Tayfun Tatar

Tayfun Tatar

Türkiye Kadar Bir Tartışma: Türk Edebiyatı Türkçe Edebiyata Karşı

“Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?” tartışmasını “Ben bu konunun uzmanı mıyım, bu konuda da fikrim bana kalsın.” diyerek uzunca bir süre fikir ifade etmeye ihtiyaç duymadan uzaktan takip etmiştim. Zaten 30 yıldan fazla bir ömre sahip, üzerine söylenebilecek hemen hemen her şeyin zaten söylendiği bu tartışma benim fikrimle bitecek ya da yeni bir boyut kazanacak da değildi. Ancak yakın…

Edebiyat 101: Her Düğünde Damat, Her Cenazede Ölü

“Küçük burjuvaların temel niteliği kendisinin bir tek, eşsiz olduğuna inanmasıdır. O nedenledir ki hiçbir törenden eksik olmaz. Bütün düğünlerde damat bütün gömmelerde ölü olan odur.”[1] Aralık 2022 yılında arete’de yayımlanan “Travmalarınızın En Estetik Hali: Sanatta Şiddet Pornografisi” yazımda acıdan ve travmalardan sanat devşirmeye ve bu yoldan hayatını kazanmaya çalışan sanat pazarlayıcılarını eleştirmiştim. Ancak bu güruhun cüret edebileceklerinin ne denli sınırsız…

Polonezköy Wita Was: Ölülerden Neden Korkarız?

“Arınç, İstanbul’un Beykoz ilçesinde bulunan Polonezköy’ün yeşiliyle, festivalleriyle 600 yıllık dostluğun sembolü olarak ‘Polonezköy wita was (Polonezköy’e hoş geldiniz)’ tabelasıyla konuklarını karşıladığını söyledi.” İstanbul’da 2. senemi doldurmaya yaklaşırken hala bu şehri adım adım tanımaya, tanıdıkça tekrar tekrar şaşırmaya devam ediyorum. “Burası neymiş ya, burayı da görelim!” diyerek gitmeye karar verdiğim, kafamda İstanbul küçük burjuvasının hafta sonu sayfiye mekanı olarak kullandığı…

Travmalarınızın En Estetik Hali: Sanatta Şiddet Pornografisi

Popüler kültür dergilerinin ilk ivme kazandığı dönemde oldukça sık tartışılan bir konu vardı, yakından takip edenler anımsayacaktır. Bu dergilerin her ay bir ünlü ölümünü romantize etmesi ve yapış yapış bir edebiyatla (tabii bir de bardak altlıklarıyla) prim yapması o dönem fazlasıyla tepki çekiyordu. Ben kendi adıma, kanıksamaktan mıdır bilmem, bir zamanlar buna ne kadar kafayı takmışsam da artık her gördüğümde…

Abi İstanbul Ya…

Geçenlerde bir akşam iş çıkışı Kadıköy’den Kabataş’a geçmek üzere vapura bindim. Yazdan kışa geçişi henüz kabullenememiş bünyem, iş çıkışımı takip eden saatlerde hızla kararan havanın ilk kez farkına varmıştı. Zira o an bindiğim vapurun kalkış saatinin gelmesini beklerken şehrin gömüldüğü karanlığı daha derinden hissetmiş, kıyıdaki gece ışıklarıyla bu karanlığın pekişmesini fark etmiştim.  Ne yalan söyleyeyim ben bir gündüz insanıyım, her…

Biz Böyle Bilir Böyle Yaşarız: O da Biliyor

Tarkan’ın İzmir’de verdiği görkemli konserin ertesi sabahı uyanıp sosyal medyadan olan biteni kontrol etmeden önce, uyandığım o sabahın bir önceki sabahtan çok farklı olduğunu bilmiyordum. Ama anlamam çok uzun sürmedi çünkü videoları her yere düşmüştü, herkes konuya dair uzun uzun methiyeler kaleme almıştı hatta haberlere bile konu olmuştu: Tarkan, Dudu şarkısının “Biz böyle bilir böyle yaşarız!” kısmını oldukça coşkulu söylemiş,…