Gamze Büyüktelli

Gamze Büyüktelli

Hrant Olmak: Bir Filizlenme Hali

-Sevgili okuyucu, bu yazı; yaşamını bu toprakların barış umuduna adamış sevgili Hrant Dink’e ithafen yazılmıştır. Sen hiç bir güvercini izledin mi sevgili okuyucu? Şehirlerin ve kalabalıkların arasında kendi kendine yasayan bu kuşa hiç dikkat ettin mi?  Cevabını duyar gibiyim… Hrant’in bizlere yazdığı son gazete yazısını okuyana kadar, ben de bir güvercini hiç uzun uzun seyretmemiştim. Bir ruh halinin “güvercin tedirginliği”…

Gelecek Uzun Sürer Ama Şimdi Değilse Ne Zaman?

Listemde uzun zamandır okunmayı bekleyen bir kitap ve izlenmeyi bekleyen bir film vardı. İkisi de aynı başlığa sahip: Gelecek Uzun Sürer. Althusser’in karısını boğarak öldürmesi üzerinden kendisiyle yüzleşmesini, kendi mahkemesini kurmasını anlattığı kitap yıllardır benimle oradan oraya geliyor, ancak kitabı bir turlu okuyamıyorum. Ayni şekilde Özcan Alper’in Kürt sorunu üzerinde toplumsal hafızamızın inşası adına belge görevi gören bu filmini izlemeye…

Bugünlerden Geriye Ortak Acımız, Dayanışmamız ve Hafızamız Kalır

Gündemimiz her gün değişiyor. Bir haberden diğerine soluksuz koşuyoruz. Zamanın bu öğütücü hızı, önümüze düşen imgeleri ve haberleri birbirinin benzeri anlamlara dönüştürüyor. Birkaçına daha fazla ah vah ediyoruz. Bazıları için ağlıyoruz. Çok ağlıyoruz. Doksan dokuz yılında, Gebze’de ağlayan insan imgeleri var gözümün önünde, o zamanki evimizin karşı bahçesinde. Çok geçmiyor, sokakta ağlayan insanları Van’da görüyorum. Bir farkla, Van’daki insanlar sokaktalar…

Sahiden, Bir Mültecinin Evi Neresi?

-Sevgili okuyucu, bu yazı yerinden yurdundan edilerek isimsiz kitleler haline dönüştürülmüş mültecilere ithafen yazılmıştır. Yeni başladığım beyaz yakalılıktan yorgun düşmüşüm, bir an önce metro gelsin diye tüm sıkılganlığımla bekliyorum. Tam karşımda büyük puntolarla yazılmış yazıya kayıyor gözüm yine: “Brüksel: Avrupa’nın merkezi”. Ben olsam şöyle yazardım diye düşünüyorum: “Brüksel: Yerinden yurdundan edilmişlerin merkezi!’’ Ne kadar odağımı değiştirmeye çalışsam da kaçamıyorum göçmenlik…

Antalya’nın Altın Portakalı: Bir Festivalden Ötesi

-Sevgili okuyucu, bu yazı tahakküm karşısında her daim ses çıkarma cesaretini gösterebilmiş sinema emekçilerine ithafen yazılmıştır. Uzun uzun gökyüzüne baktığım, bol bol ofladığım ve çaresizlik hissiyle yatağa kıvrılıp uyumaya çalıştığım bir gece… Telefonumun bildirim sesleri ile uyuma cabam bölünüp duruyor. Sonunda dayanamayıp bakıyorum telefonuma, bütün sıkılganlığımla… Bir arkadaşım bazı videolar yollamış, bir diğeri de “ ödül konuşmalarını dinledin mi?” diye…

Mahsa Amini: Kara Saçlarımız ve Görünmezlik Zırhına Direnen Bedenlerimiz

-sevgili okuyucu, bu yazı Mahsa Amini’nin kara saçlarına ithafen yazılmıştır. Eylül ayının son günlerine denk düşen, hafif esintili “tehdit” dolu bir akşam… Ablamın, iki çocuğuna güzel bir hayat sunmak için didinip durduğu akşamlardan biri. Sesindeki yorgunluğa kıyamayıp yardıma gidiyorum. Annemlerin evinden ablamın evine ışıklı yolları geçerek yaklaşık yarım saatte ulaşıyorum. Ablam koşturuyor, küçük olan uyumamakta ısrarcı ve büyük olan da…