Zürafalar ve Üst Daldaki Meyve Kompleksi

Ne zaman ihtiyacı olan meyveyi koparmak için arka bahçedeki heybetli ağaca yaklaşsa hüsrana uğruyordu. Artık dostlarıyla bir araya geldiğinde aç olduğu için sızlanmaktan ve onların gösterdiği ağaçlardan meyve toplamaktan sıkılmıştı. İlginç olan ise arka bahçesindeki ağaç her mevsim tonla meyve veriyordu. Ağacın yanına her yaklaştığında üst dallarda sallanan parlak kırmızı elmalara ulaşmanın hayalini kurardı. Yukarıdaki elmalar o kadar güzel görünüyordu ki, uzanabileceği dallarda yer alan meyvelerin asla onu mutlu etmeyeceğini düşünüyor ve her akşam eli boş bir şekilde evine dönüyordu. Hasat dönemi her bittiğinde herkes tertemiz bahçesini ve ağacını bir sonraki mevsime hazırlarken o, olgunlaşıp çürüyen meyveleri temizlemekle meşguldü. Asla farkına varmadığı şey ise şuydu: Ağaçtaki meyvelerin tamamının aynı eşsizlikteydi, sadece üst dallara daha fazla vuran güneş elmaların daha parlak görünmesine yol açıyordu.

Talihsiz Zürafalar

Yüksek bir ağacın en parlak meyvesine ulaşmak için zürafa olmak gerek. Ne de olsa evrimin uzun boyunlu ve uzun bacaklı hayvanlara en büyük katkısı diğer otoburların ulaşamadığı üst dallardaki otlara erişebilmek oldu. Peki bunun aslında bir çiftleşme rekabeti sonucu gerçekleştiğini öğrenmek zürafaların ulvi amacına duyduğumuz saygıyı azaltır mıydı?

Biyoloji dersinden aşinayız, uzun boylu zürafalar üst dallara daha kolay erişiyor ve bu sayede hayatta kalıyor. Böylece kısa boylu zürafaların nesli tükeniyor ve görseline aşina olduğumuz uzun boylu zürafalar kendi türleri içinde baskın hale geliyor. Lamarck’ın ilk olarak 1809’da Zooloji Felsefesi isimli kitabında yer verdiği bu teori, kalıtımı yönlendiren en büyük etkenin beslenme ve hayatta kalma arzusu olduğunu ortaya koyuyordu.

“Zürafa toprağın hemen her zaman kurak olduğu bölgelerde yaşadığı için ağaçların üst dallarındaki yapraklara ulaşmak için sürekli çaba göstermesi gerekiyordu. Bu alışkanlığı kuşaklar boyunca sürdüren zürafanın ön bacakları arkadakilerden daha da uzadığı gibi boynu da uzadı.”

Aynı şekilde evrimin babası Charles Darwin 1859’da yayınladığı Türlerin Kökeni’nde zürafaların başarılı adaptasyonuna atıfta bulunuyordu.

“Azametli yapısı, uzun boynu, ön bacakları, kafası ve diliyle zürafa, ağaçların üst dallarındaki yapraklara ulaşacak şekilde bütün vücudunda iyi bir adaptasyona uğramıştır.”

Zürafaların nesnel uzunluğu konusunda hemfikir olan iki bilim insanı aynı noktaya ulaşsa da, fikirlerini farklı temellere dayandırıyordu. Lamarck bu sürecin yıllar içinde zoraki bir evrimleşme ile meydana geldiğini savunurken, Darwin uzun boylu zürafaların baskınlığının “doğal seleksiyon”dan kaynaklandığını düşünüyordu. Yani en başından beri uzun ve kısa zürafalar vardı fakat yıllar içinde uzun zürafaların daha kolay beslenebilmesi baskın gen haline gelmelerini sağlamıştı.

Evrime dair çalışmalar ilerledikçe Darwin’in haklı olduğunu düşünmeye başladık. Ancak belki de anlatılarının daha kolay aktarılması için seçtikleri zürafa örneği, zürafaların uzun boyunun beslenme amaçlı olduğu algısının güçlenmesine neden oldu.

Temel İhtiyaçların Savaşı

1996 yılında zoolog Robert Simmons ve Lue Scheepers American Naturalist dergisindeki yayınlarında bu konuya farklı bir açıdan yaklaştı.

İkiliye göre besin için rekabetin en fazla olması gereken kurak mevsimde, zürafalar genellikle yüksek dallarda değil, fazla büyümeyen çalılarda otlanıyordu. Üstelik boyunlarını bükerek daha hızı beslenme şansı elde ediyorlardı. Yani beslenme rekabetinde uzun boyun belirleyici bir etkisi yoktu. Aksine zürafaların diğer canlılardan yaklaşık 2 metre daha uzun olmasının sebebinin esasında çiftleşme savaşının bir parçasıydı.

Erkek zürafaların çiftleşme rekabetinde boyun ve kafalarını kullanması bu iddianın dayanak noktası. Ayrıca dişi ve erkek zürafaların boyun uzunluğu ve kafa büyüklüklerinin farklı olması da Simmons ve Scheepers’ın iddiasını destekleyen bir diğer veri olarak konumlanıyor. Çiftleşme rekabetini en büyük zürafa kazanıyor ve böylece gösteriş ve endamıyla dişiyi elde etme hakkına sahip oluyor. Bilimin her zaman yanlışlanabilirlik ihtimalinin var olduğu esnek bir düzlemde yer alması da bu tartışmaları kimsenin tam anlamıyla haklı olmadığı bir zemine taşıyor. 

Zürafaların talihsizliği üst dala uzanma kompleksi taşıyan canlılar olarak anılmalarıyla başladı. Uzun boyunlarının yıllar sonra böyle tartışmalara yol açacağını ve insanlık tarihinin en temel tartışmalarından olan evrimi yönlendirebileceğini bilselerdi, yine de en üst daldaki parlak meyvelere uzanmayı tercih ederler miydi?


Not: Görseller Midjourney ile üretilmiştir.

Kardelen Ay

Kardelen Ay

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.