Umutsuzluktan Daha Az Umutsuzluğa

“..In the Fast Lane, leaders at all levels of society adhere to the same playbook: act fast by cancelling the voices of others, and exercise power decisively.. Over time, this social capital can lead to the kind of explosive and transformative change that fundamentally replaces a broken system with new laws, mindsets, behaviors, or economies..”

Sascha Haselmayer, The Slow Lane

arete Portal’daki ikinci yazımı, herhangi bir şey yapmanın, bir işi tamamlamanın daha zor olduğunu hissettiğim bir zaman kesitinden yazıyorum. Portaldaki ilk düşünce yazım nisan sonunda, deprem felaketinden hemen sonra yayımlanmıştı. Kendimi meslek alanımla ilgili bir şeyler söylemek zorunda hissetmiştim. Ve yakın gelecekte gerçekleşebilme ihtimali olan değişimden oldukça umutluydum. Tüm bunların üzerinden aylar geçti, dürüst olayım, geleceğe dair planlar yapmanın, umutlu kalmanın, değişime-dönüşüme inanmanın ve hem kendimi hem sevdiklerimi “her şeyin çok güzel olacağı”na inandırmanın daha zorlayıcı olduğu bir noktada buldum kendimi. Ama tüm bu süreçte kendime bile hissettirmeden bir çıkış yolu arayışında olduğumu çok sonra fark ettim. Canlıların, insanın hayatta kalma içgüdüsü ne kadar ilkel, ama bir o kadar da güçlü bir dürtü, ya da her şeye rağmen “benim hala umudum var” demek (hissetmek) gibi kötü bir huyum var benim, bilemiyorum.

Çok uzatmayayım, hep değişim ve dönüşüm üzerine düşünürken buldum kendimi. Hemen sonra LSE Impact Blog’da yayımlanan bir yazıya, daha doğrusu, henüz basılmış kitabı üzerine kısa ama etkileyici bir metin yazan Sascha Haselmayer’in blog yazısına denk geldim[1]. Yazı, daha başlığıyla etkilemişti beni. “Going slow means changing the world at the speed of trust”. Kendime, “Hah işte bu! Tabii ki öyle hızlı ve öyle kolay olamaz hiçbir şey” dediğimi hatırlıyorum. Değişimin ne denli sancılı olabileceğini ve uzun dönemlere yayılan hikayesini anlatan çokça ve çeşitli türlerde kaynaklar olduğunu elbette biliyorum. Ama bu kitaptaki “yavaşlama” vurgusu, “hızlı-çözümcüler” (quick-fixer) eleştirisi ve bunları başarılı toplumsal değişim hikayeleri üzerinden ele alma sekli gerçekten ilgimi çekti. Bu nedenle, bu yazımda, Sascha Haselmayer’in “The Slow Lane: Why Quick Fixes Fail and How to Achieve Real Change” kitabına değinmek ve bu kitapta tanımlanan Slow Lane Principles’a dikkat çekmek istedim.

Aslında sadece politika yapıcılar veya uygulayıcılar değil, birçoğumuz (belki de hepimiz) hızlı çözümler peşindeyiz; çok hızlı müdahalelerle en etkin sonuçları almak istiyoruz. İçinde yasadığımız teknoloji çağının, beklentilerimizi bu yönde şekillendirmedeki payı da tabii ki asla yadsınamaz. Ancak bazen gerçek değişim, güveni yavaşça inşa etmek ve toplulukların yapabilirliklerini geliştirmekle ortaya çıkıyor. Sascha Haselmayer’in kitabındaki 20 farklı sosyal değişim hikayesinden biri olan Brooklyn’deki Brownsville hikayesi, marjinalleştirilmiş bölgelerin nasıl dönüşebileceğini gösteriyor. Makro sosyo-ekonomik bağlamın ne kadar farklı olduğunu asla göz ardı etmiyorum, ancak yaklaşım ve yönteme dair öğrenebilmek için benzerlikleri yakalayabilmenin de önemli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, örneğin İstanbul’daki gecekondu yerleşim yerlerini ve bu alanlardaki dönüşüm projelerini tıpkı Brownsville’deki gibi göz ardı edilmiş, geride bırakılmış alanlar olarak tariflemek sanıyorum yanlış olmaz (İstanbul’da geride bırakılmış alanlara dair detaylı bir analiz için: Kurt Özman, E., Taşan‐Kok, T., & Erkut, G. (2023). How to unravel pathbreaking trajectories in the left‐behind areas of Istanbul?. Regional Science Policy & Practice[2]).

Brownsville’in hikayesi 1960’lara dayansa da, bu mahallenin iyileşme yolculuğu 2008’de Rosanne Haggerty ve Community Solutions ekibinin yoksulluk, suç, yüksek bebek ölüm oranları ve artan lise terk oranları ile mücadele eden Brownsville’i (birçok kaynakta New York’un en tehlikeli mahallesi olarak da anılıyor) canlandırma girişimiyle başlıyor. Başarılı bir konut projesinden esinlenerek, The Brownsville Partnership’i başlatıyorlar. Amaçları, Brownsville sakinlerini kendi geleceklerini şekillendirmeleri için güçlendirmek. Bunu yaparken mahallede sakinlerinin tüm sürece dahil olmasını en önemli adımlardan biri olarak tanımlıyor Community Solutions ekibi. Bu nedenle, mahalle ile güçlü yerel bağlantılara sahip kişiler (community organizers) sürece dahil ediliyor ve bu aktörler örgütlenme konusunda dünya çapında uzmanlığa sahip Harvard Üniversitesi’nden Prof. Marshall Gantz tarafından eğitiliyorlar. Böylece, Brownsville’in geleceğini belirleme süreci, yerel halkın bilgisiyle destekleniyor ve daha da önemlisi bilgiyle güçlenen mahalle sakinleri, ilgili şehir yönetimi paydaşlarını sorumlu tutulabilecek bir yetkinliğe erişiyorlar. Zorlu bir sürecin ardından 2017 yılında, topluluk tarafından oluşturulan “Brownsville Planı” önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Bu kapsamlı bir plan; fiziksel çevre düzenlemelerine ek olarak, Brownsville’deki erken çocukluk deneyimlerini geliştirmeyi önceliklendiriyor. Ebeveynler ve hizmet sağlayıcılarıyla iş birliği yaparak, proje, uzun süredir var olan ırksal eşitsizlikleri ve güç dengesizliklerini ele almaya odaklanıyor. Ayrıca, şehirdeki Erken Müdahale biriminin verileri, eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik projelerde kritik bir rol oynuyor.

Sascha Haselmayer 20 farklı dönüştürücü hikayeden faydalanarak, gerçek ve başarılı değişim/ dönüşüm için yavaşlamanın 5 yolunu aşağıdaki ilkelerle tanımlıyor:

#1: Kriz anlarında acele eylemler yerine güven hızına uyum sağlamak.

#2: Alçakgönüllülükle hareket ederek güven oluşturmak ve yenilikçi fikirlere açık olmak.

#3: Hazırlıklı olmayan herkes için katkıda bulunma ve liderlik sağlama yolları sunmak.

#4: Farklı kaynaklardan ilham alarak yenilik ve yaratıcılığı desteklemek.

#5: Sosyal değişim misyonuna hizmet eden teknolojiyi kullanmak.

Bu ilkeler belki de jenerik görünebilir, ancak sahadan bildiriyorum: Sarıyer Derbent Kentsel Dönüşüm Girişimi’ndeki toplumsal mücadelenin, tam da yukarıda tanımlanan ilkelerle nasıl örtüştüğünü, bu adımlarla nasıl ilmek ilmek işlendiğini fark ediyorum. Bu adımların aslında ne kadar uzun zamanlara yayılabileceğine ve arkasında nasıl yoğun bir mücadele alanı barındırdığına birinci ağızdan anlatılarla şahit oluyorum uzunca bir suredir. İşte zamana yayılmış, zamandan ve yavaşlamaktan güç almış bu mücadele, Akbelen Ormanı’ndaki güçlü direniş ve daha niceleri, geleceğe dair, sosyal ve toplumsal dönüşüme dair daha az umutsuz hissetmemin sebebi.


[1] https://blogs.lse.ac.uk/impactofsocialsciences/2023/07/11/going-slow-means-changing-the-world-at-the-speed-of-trust/

[2] https://rsaiconnect.onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/rsp3.12688#pane-pcw-related

Görsel: https://unsplash.com/photos/v97v3xW8Q8A?utm_source=unsplash&utm_medium=referral&utm_content=creditShareLink

Ebru Kurt Özman

Ebru Kurt Özman

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.