TikTok’ta Neler Oluyor: İçi Boş İçerikler ve Sanal Hediyeler

Seçim sonrasında içinde yaşadığımız toplumu yeterince tanımadığımız kanısına varmıştım. Sevgili dostlarım arete editörleriyle beraber yayımlamış olduğumuz “Kılıçdaroğlu Yenildiği İçin Biz de Yenik Sayıldık” isimli tabiri caizse üçüncü merhabamızda da bahsettiğimiz gibi, toplumun taleplerini ve mücadelelerini görmezden gelmemek için alan temelli, yerele inen araştırmalar yapılması gerektiğini düşündüm. Mevcut şartlarım altında ne bu araştırmaları başlatacak bir araştırma birikimi ne de sürdürebilecek kaynağa sahip olmayışım beni sosyal medyayı biraz deşmeye itti. Bunun için hakim olmadığım nadir sosyal medya uygulamalarından Tiktok’u telefonuma indirdim. TikTok benim beklediğimden çok farklı bir yer çıktı dolayısıyla bu yazıda siyaset kuramlarından, sosyolojik kavramlardan olabildiğince kaçınarak ne gördüğümü ve ne deneyimlediğimi anlatmaya çalışacağım.

Tiktok nasıl bir yer? İlk girdiğinizde, uygulama sizin beğenilerinize dair bir veriye sahip olmadığı için en çok izlenen içerikleri karşınıza çıkarıyor. Aslında tam olarak da ihtiyacım olan buydu. Ben Tiktok’u Instagram Reels sekmesinden izlediğim, mizahın ağır bastığı ve yavaş yavaş mizahı da şekillendiren bir mecra olarak görüyordum. Halbuki hiç öyle değilmiş. En çok izlenen içerikler olarak karşıma, gün boyu Halilişko ve Celilişko’nun dağınıklığını toplayıp eşi İbrahim çok sevdiği için her gün tavuk pişiren Ayşe Yıldız; havuzdan çıkarken yaptığı ve içerik yazarı elinden çıkmış olduğu her halinden belli motivasyon konuşmalarıyla 09.00-18.00 arası mesai yapanlar ezik olarak adlandıran Lucifer Michaelson; her konuda bir toplumsal dışlama oluşturmada kendine ilke edinmiş din hocası Hüseyin Çevik’in mizojinist ve homofobik konuşma editlerinin paylaşıldığı EhliSünniSohbetler ve eşinin istediği partiye oy vermesi karşılığı bir dondurma hediye edilen Hatice çıktı. Her gün biraz daha vakit geçirdiğim TikTok’un hipnotize eden arayüzü saatler boyu telefonumun şarjı bitene kadar yukarı kaydırmama sebep oldu.

Son 2-3 gündür karşıma canlı yayınlar çıkıyor. TikTok Live olarak adlandırılan bu sistemde, yayıncılar kamera karşısına geçerek canlı yayın yapıyor ve gelen sanal hediyeleri kabul ediyorlar. İçerik açısından besleyici hiçbir şey sunmayan bu yayınları anlamaya çaba sarf ettim. Örneğin bir kullanıcı, başından koca bir şişe zeytinyağı dökmek için kullanıcıların seri bir şekilde beğeni atıp ona jeton karşılığında sanal hediyeler atması için onları teşvik ediyor. Gelen hediyelerin kim tarafından gönderildiği de herkes tarafından görünecek şekilde açıkça sergileniyor, bunu da not etmekte fayda var. Hediyelerin farklı karşılıkları var. Tek jeton, beş jeton, on jeton, otuz, yetmiş, yüz ve bin jeton gibi karşılıkları olan sanal hediyeleri canlı yayınlarda hediye etmek mümkün. Bugün Tiktok’un resmi fiyatlarına göre 70 jeton 24.45 ₺, 1400 jeton 489 ₺, ve 17.500 jeton 6.100₺’den satılıyor. Dolayısıyla, canlı yayını yapan kullanıcı gelen bu hediyelerden bir gelir elde ediyor. 

Az çok denk düştüğüm canlı yayınlardan bahsedeyim. Psikolog olduğunu ifade eden Psikologbuseofficial, “ben pısırık erkek sevmem” ifadesiyle izleyicilerine psikoloji bilimiyle alakası olmayan cümleler saçarken, HÜLYA<3MİZGİN isimli hesaptan yapılan canlı yayında yere oturup önündeki tepsiyi açmış bir kadın, yanında sandalyeye oturan bir kadın ile içeride olduğu düşündürtülen birine bağırarak gelen hediyeler kabul ediliyor. Alperen Üzel isimli kullanıcı, ne olduğunu inanın anlamadığım bir yayında kafasında fes ve göğsünde “DEKOLTE” yazan bir A4 ile beğenmediği insanlarla dalga geçerek hediye toplarken, Abdullah Düzgün isimli kullanıcı gelen hediyeler karşılığında tahta parçalarının üzerine ısıtılmış metal tel ucu ile insan isimleri kazıyor. Bir ara son zamanlarda “Onu söyleyemiyoruz malesef” cümlesiyle bir meme haline gelmiş Zebani Efe’nin canlı yayında hediye topladığı yayına bile denk geldim, sadece gelen hediyelere teşekkür ediyor. En çok denk geldiğim canlı yayın türlerinden biriyse iki ortak kulanıcının ortak canlı yayın açmasına izin veren TikTok’un bu özelliğinin en çok Türk-Kürt, Türk-Yunan gibi iki güya düşman grubun birbirini yarıştırarak hangisinin daha çok hediye aldığı göstergesi üzerinden bir üstünlük iddia etme kullanımı oldu. 

TikTok’tan ne anlıyoruz? Gördüğüm kadarıyla TikTok Twitter ya da Facebook gibi bir eleştiri sunma ya da talepte bulunma gibi aktivitelere yönelik kullanılmanın çok uzağında. Bu noktada ABD ya da Avrupa TikTok kullanımından daha farklı bir kullanımı olduğunu söyleyebiliriz. Peki eleştirel kültür adına TikTok’tan alabileceğimiz bir şey var mı? Bence var! Evet belki toplumun taleplerini ya da mücadelelerini değil ancak toplumun ihtiyaçlarını anlama konusunda TikTok bize bir bakış sunabilir. Yukarıda bahsettiğim içeriklerden çıkardığım sonuçları sıralıyorum şimdi:

  1. Aile evi içi emekçi kadınlar ne yiyeceğine dahi karar verme gücüne sahip olmayabilir.
  2. Kadınların ne kadarının oy kullanma hakkına tam anlamıyla sahip olduğundan emin değiliz, bir diğer deyişle, kadınların seçimlere fiziki katılımı ile gerçekten seçmesi arasındaki boşluk hakkında kısıtlı fikir sahibi olabiliriz.
  3. Ekonomik anlamda çalışmanın herhangi bir getirisinin olmaması anlamsız zenginliklere hayranlık uyandırıyor ve bu yanılgı sisteme yönelik bir değişim talebi yerine küçük bir zümrenin elindeki zenginliğe ulaşma hırsını tetikliyor.
  4. Din hocaları televizyonda gördüğümüzden daha fazlası, artık sadece onları dinlemeye gelen kendi cemaatlerine değil sosyal medya üzerinden farklı kitlelere de erişebiliyorlar.
  5. Toplumun boş zamanlarını değerlendirecek aktivitelere toplumsal ya da ekonomik sebeplerle katılım gösteremiyor oluşu onları TikTok’taki boş içerikler üzerinden dijital sosyalleşmeye itiyor.

Ben TikTok’ta biraz daha vakit geçirmeyi planlıyorum. Bu esnada “neler yapılabilir?” diye düşünmeye de devam edeceğim. Bir sonraki yazıda belki bunu konuşuruz. 

Ezgi Meriç Baş

Ezgi Meriç Baş

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.