Dinler tarihine meraklı bir bireyseniz “Tanrım, tanrım, beni neden terk ettin?” ifadesinin insanlık tarihindeki en çarpıcı şahsiyetlerden birine ait olduğunu bilirsiniz. İncil yazarları, yani Matta, Yuhanna, Markos ve Luka, der ki İsa’nın çarmıhtaki son saatleri ıstırap içerisinde geçmiştir. Bugünkü yazımın iki kahramanı bulunmaktadır. Bu kahramanlardan ilki, tarihteki belki de en karizmatik devrimcilerden biri olarak düşünülen İsa’dır. Diğer kahramanımız ise hayatındaki gelgitler yüzünden sürekli bir arayış içerisinde kendini tüketen Karl Glogauer’dir. Glogauer, kendi kimliğini bulmak isteyen ve kendi sorularına cevap verebilecek tek insanın İsa olduğunu tahayyül eden bir zaman seyyahıdır. Michael Moorcock’un “İşte İnsan” ismiyle Türkçe’ye çevrilen ve İthaki Yayınevi tarafından basılan kitabı İsa’yı arayan bir zaman yolcusunun maceralarını anlatmaktadır. Zaman makinesi kitabı bilim kurgu sınıfına sokan tek unsur olduğu için bazı okurlar bu kitabın daha çok tarihsel bir kurgu olduğunu düşünmektedir.[1].
İsa’ya ait olduğu iddia edilen bazı ifadeler ya da İncil’de anlatılan öyküler, şüphesiz ki karizmatik bir insanla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Dinlerin bize anlattığı İsa ile tarihi İsa birbirinden ne kadar farklıdır? Ya da gerçekten İsa adında birinin yaşadığından bahsetmek mümkün müdür? Özellikle evrensellik iddiasında bulunan dinler için karizmatik bir önder imajı son derece önemlidir. Milyonlarca insanın acısını ve perişanlığının yüreğinin derinlerinde hisseden, kitleleri mahkûm oldukları karanlıktan çekip çevirebileceğini söyleyen ve insanları gerçekten kazanmak için çaba harcayan bir kurtarıcı beklentisini çoğu kimse paylaşmaktadır. Zira Canetti’ye göre evrensel dinlerin tamamının amacı başlangıçta ulaşabilecekleri herkese ulaşmak ve kazanabilecek herkesi kazanmaktadır.[2] Canetti’nin bu görüşlerinden yola çıkarak denilebilir ki gerçek İsa ile insanların zihninde veya kalbinde yer alan İsa arasında bir benzerlik aramak zaten mümkün değildir.
İsa’ya dair tarihi kayıtlar son derece yetersiz görünmekle birlikte en azından Roma imparatorları Augustus ve Tiberius’un saltanatları esnasında İsa adında bir devrimci Yahudi’nin yaşadığı anlaşılmaktadır. Josephus isimli bir muharrir, kendi yazdığı bir külliyatta İsa’nın adına yer veren ilk kişidir. Josephus’un pasajlarına bakılacak olursa vurgulanmak istenen asıl kişi İsa değildir. Josephus “Christ ismiyle de anılan İsa’nın kardeşi James ölüme mahkûm edildi.” şeklinde çevrilebilecek bir satırı kaleme almıştır.[3] Josephus, Yahudilerin tarihini anlatan bir müellif olduğu için İsa, en azından o dönemde M.S. 62-64, Yahudi cemaati içinde anlamlı bir tarihi şahsiyetti. Keza birçok kaynakta da İsa’nın “….O, sadece Yahudi olarak dünyaya gelmemiş, aynı zamanda bir Yahudi olarak yetişmiş ve tüm hayatı boyunca da Yahudi olarak kalmıştır…”[4] bu yönü özellikle vurgulanmaktadır. Peki, karizmatik bir devrimci Yahudi İsa nasıl olur da kitabımızın kahramanı Gloaguer’in tutkuyla aradığı İsa’ya dönüşür?
Şekil-1: İşte İnsan’ın İtalyanca baskısı.
Kaynak:http://andromedasf.altervista.org/recensione-i-n-r-i-ecce-homo-behold-the-man-1969-di-michael-moorcock/ (Erişim Tarihi: 06/09/2022).
Kitabımızın kahramanı Gloaguer zamanın ve kimliğin insan hayatındaki yerini düşünmektedir.[5] Ben kimim? Ben neyim? Neredeyim? Hayatımızın, dünyanın, ülkenin ve hatta kentin temposuna kendimizi öyle bir kaptırıyoruz ki bu tarz soruları kendimize sorabilmek için bir an dahi bulamıyoruz. Ama Gloaguer neredeyse tüm yaşamı boyunca bu soruların cevabını aramıştır. Gloaguer, bitmek bilmeyen bir arayış içerisine girmiştir bile. Nasıralı İsa’yı bulmak için başladığı bu maceranın sonunda tarihi şekillendiren asıl itici kuvvetin insanın hayal gücü olduğunu anlar Gloaguer. Kendisine tarihi değiştirmediğini, yalnızca biraz gerçeklik kattığını söyler durur.[6] Kurtarıcı ya da Mesih olarak nitelendirilen İsa, sıradan insanların beklediği bir altın çağı simgelemektedir. İsa, tıpkı bir Yahudi duasında da yer aldığı gibi, zulmü yok edecek mucizedir.[7] İnsanlar, belki de binlerce yıldır, kendilerini sefaletten, zulümden, işkenceden ve baskıdan kendilerini çekip çıkarmasını bekledikleri bir kurtarıcıya hasretlerdir. Beklenen kurtarıcı mitosu, insanların direnebilmesi ve hatta hayatta kalabilmesi için ortaya atılmış bir metafordan başka bir anlam taşımayabilir.
Şekil-2: İsa, Roma valisi Pontius Pilatus ile yüz yüze gelmektedir.
Kaynak: https://www.history.com/news/why-pontius-pilate-executed-jesus (Erişim Tarihi: 13/09/2022).
Gerçek İsa ile tanışmak Gloaguer için tam anlamıyla bir felakettir. Gloaguer’in yaşadığı hayal kırıklığını kelimelerle ifade edebilmek mümkün değildir. Çünkü inandığımız, boyun eğdiğimiz, rıza gösterdiğimiz gerçeklik genel itibariyle yaşadığımızdan oldukça farklı bir mahiyet taşımaktadır. Gloaguer, tahayyülündeki İsa’yı bulamadığı için arayışından vazgeçmemiştir. Bilakis tarihin akışını değiştirmemek adına kendisi İsa mitine teslim olmayı kabullenmiştir. La Boétie, insanların kendi kendilerini kandırmaya oldukça meyilli canlılar olduklarını iddia eder.[8] Gloaguer de tahayyül edilen gerçeklik ile yaşanılanın çok daha farklı olduğunu öğrenince artık bir kurtarıcıyı beklemekten vazgeçmiştir. Sorgusuz sualsiz teslimiyet hem insanlar arasındaki ilişkilerin hem de devlet ile yurttaş ya da tebaa arasındaki kurumsal yapının temelini oluşturur. Gloaguer ise sorgusuz sualsiz kendi yarattığı İsa mitine teslim olmuştur. Bir insana ya da insandan daha yüksek bir otorite şeklinde tahayyül ettiğimiz tanrıya, devlete, dine ve milliyete teslim olmak ile bir mite kendinizi adamak arasında bir fark var mıdır? Bu nedenle bir kurtarıcı ya da Mesih beklemek yerine öncelikle kendi yarattığımız mitlerden ve teslimiyet halinden kurtulmamız gerektiğini düşünmekteyim. Kahramanımız Gloauger, delicesine bir tutkuyla aradığı kendi tahayyülündeki İsa’ya dönüşürken şunları düşünmekteydi: “…Mucizeler gösterdim, vaazlar verdim, müritlerimi seçtim. Ama tüm bunlar kolaydı çünkü insanların talep ettiği şey oldum. Ben onların yaratımıyım.”[9]
Şekil-3: Bir zaman yolcusunun (Karl Groaguer) çarmıha gerilmesi.
Kaynak: https://marvel.fandom.com/wiki/Unknown_Worlds_of_Science_Fiction_Vol_1_6 (Erişim Tarihi: 13/09/2022).
[1] “İşte İnsan- Michael Moorcock”, Saçmanın Bağladıkları, https://sacmaninbagladiklari.com/2022/03/24/iste-insan-michael-moorcock/ Erişim Tarihi: 06/09/2022).
[2] Elias Canetti, Kitle ve İktidar, Gülşat Aygen (çev.), 6. Basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014, s. 25
[3] Flavius Josephus, Antiquities of the Jews, (Book 20, Chapter 9, 1), http://penelope.uchicago.edu/josephus/ant-20.html (Erişim Tarihi: 13/09/2022).
[4] Mahmut Aydın, “Tarihsel İsa Araştırmaları ve Onların Bulguları Üzerine Bazı Mülahazalar”, İslam Araştırmaları Dergisi, S. 5, 2001, s. 28.
[5] Michael Moorcock, İşte İnsan, Barış Tanyeri (çev.), 5. Baskı, İthaki Yayınları, İstanbul, 2021, s. 82.
[6] Michael Moorcock, İşte İnsan, Barış Tanyeri (çev.), 5. Baskı, İthaki Yayınları, İstanbul, 2021, s. 141.
[7]Göktuğ Halis, “Mitoloji ve Tasarım Olarak İsa”, s. 4, https://www.academia.edu/42376952/Mitoloji_ve_TASARIM_OLARAK_%C4%B0SA (Erişim Tarihi: 13/09/2022).
[8] Étienne de La Boétie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Mehmet Ali Ağaoğulları (çev), 4. Baskı, İmge Yayınları, Ankara, 2014, s. 32.
[9] Michael Moorcock, İşte İnsan, Barış Tanyeri (çev.), 5. Baskı, İthaki Yayınları, İstanbul, 2021, s. 152.