Sus Kız! Çocuğun Çirkini Mi Olurmuş?

Selamlar ana dilimiz aynı olduğu için birbirimizin absürt yazılarına katlanmak zorunda kaldığımız dostlarım!

Yazmak istediğim birçok konuyla beraber masaya oturdum, doğru değil kanepemdeyim bağdaş kurmuş oturuyorum, ve hangi konudan başlayacağıma emin olamadığımdan en iyisi yolda olmaktır diyerek içimden gelenleri anlatacağım. Geçen yazıda neler olmuştu ondan bahsedeyim önce kısaca. Ben sizlere varlığımı sunmuştum, siz bana benzerliklerinizden haber vermiştiniz. Doğru yolda gibi hissetmiştim kendimi ki çok az kez doğru yolda oldum.

O yoldan devam edeceğiz şimdi.

Kendimizi sevmemekten başlayacağım.

Kişisel gelişimcilerin yazımı okumayacağına olan inancımla rahatlıkla yazıyorum; geçen gün Instagram reelslerine derince dalmış saatlerimi geçiriyordum. Akan videolar arasında bir kadın, çocukluk fotoğrafını tuvalet aynasına asıyor ve bize de bunu öğütlüyordu. Ona göre, her sabah uyandığımızda çocukluğumuzu görecek, kendimize şefkat gösterecek, gün içerisinde kendimize kötü davranmayacaktık. Bir an için durdum ve tatlı bir çocukluk fotoğrafım olup olmadığını düşündüm istemsizce. Birkaç fotoğrafım var. Birinde boynuma kolye olarak tespih asmışım ötekinde denize girmekten korktuğum ve öğrenmeye zorlandığım için kumla denizi doldurmaya çalışıyorum. Ne salak çocuk dedim. Maalesef Instagram’daki hanımefendi, şefkat duyabileceğim kadar tatlı bir çocuk değilmişim ve “ona” gurur sağlayacak motivasyonu bulamıyorum.

Gençliğini sevmeyen birinin çocukluğunu sevmemesi de şaşırtıcı gelmez herhalde. Photoshop yardımı ile daha iyi bir versiyonumu oluşturup onu assam aynaya daha çok iş görür sanki. Şuraya birkaç tane de sertifika çizelim. Benim düşmanlığım çocukluk fotoğrafını aynaya asan hanımefendiye değil yanlış anlaşılmasın. Benim düşmanlığım, bir çocuğun sevilmesi için sevilmeyi hak etmesi gerektiğine inandırılmış olmam. Ne tesadüftür ki bombalanmak, polis kurşunuyla vurulmak, TOMA altında ezilmekle beraber çocukluğunu sevmemek de Orta Doğu çocuklarında daha yaygın.

Savunduğun her şeyin boşuna gitmemesi için, yeterli hissetmelisin! Onların güzellik algısına uymak zorunda değilsin! Neden eleştirdiğin şeyi kendine dayatıyorsun, bu da bir ikiyüzlülük değil mi?

Keşke bari satranç şampiyonu falan olsaydım lisede…

Dostlarım, biz kendimizin zorbası olarak doğduk. Sakinleşmeli, sakince kabul etmeli, bundan ne kadar sıyrılabileceğimize bakmalıyız. Yabancı dostlarımızın yanında İngilizce telaffuzumuz yüzünden utanmamalı onlara Farsça güzel bir şarkı söylemeliyiz, ben Farsça güzel şarkı söyleyebiliyorum çoğunuz söyleyemiyordur diye tahmin ediyorum.

Kendini sevmek, kendini sevmeye zorlamak değildir. Kendini sevmeye çalışmak değildir. Sabah limonlu su içmek ya da çikolatalı pasta ısmarlamak değildir.

Bazı sabahlar, büyük bir buhran içerisinde olduğumda, bilirsiniz böyle günleri, içindeki huzursuzluğu geçirmek ve sıradanlığa geçiş yapmak, gündelik dertlerin arasından sıyrılır ve kişi kendinin gönlünü eğlemeye çalışır. Ben böyle günlerimde, içimdeki huzursuzluğun sebebi bir çocukmuşçasına, içimdeki çocuk demek çok klişe geldi öyle demeye gönlüm razı olmadı, elinden tutarım, vapura bindiririm, sevdiği çikolatayı alırım, ciğer ısmarlarım, Beyoğlu’nu turlatırım, umutlu şarkılar dinletirim.

Akşam olduğunda huzursuzluğum geçmezse bu yaptıklarımı o çocuğun gözüne dizine durdururum. İznim iki gün kalmış onun için izin kullanmışım, diyetimi bozmuşum, tüm gün oradan oraya yorulmuşum ama daha doyuramamışım? Huzur vermemiş bana.

Bu ülkede, bir sayfa yazı yazıp konuyu ülkeye bağlamamıştım geciktirmemek lazım, elbette ki bazılarımız fazladan dalyarak. Elbette ki ruhsal hastalıklar fiziksel hastalıklar kadar hatta belki daha ciddi hasarlara yol açar, elbette bazılarımız daha zor hayatlar yaşıyor ve bu yüzden hepimizi aynı kümeye doğrudan koymak olmaz fakat biz kendimizi, kendimizi tanımadan nasıl sevelim? İki izin gününden birini kullanmayı muhasebe ederken nasıl sevelim?

Doymak için ekmek yerken, akşam televizyon karşısında sızma yaşı yirmi beşe düşmüşken, bir tane hayalini bile gerçekleştiremeyeceğimiz çocukluğumuzu nasıl sevelim? Kendimi sevmemeyi benim suçum haline getiren ve çözümü vapurda, ormanda, ödül mamasında bulduran hangi influencerdı allasen? Psiko uzmanlarımız değildir elbette bir Instagram reelsinden öğrenmişimdir bunu da.

Dostlarım! İddia ediyorum.

Kendini sevememek bir halk sağlığı sorunudur. Anne babadan çocuğa geçer. Yaygın inanışın aksine yurt dışına taşınarak tedavi edilemez.

Tuğba Zengin

Tuğba Zengin

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.