On Yıllık Muhalifliğin Panoraması

Geriye dönüp baktığımda on yedi yaşında genç bir kız görüyorum. Gezi’den ilham alıyor. Kendisi adına, ülkesi adına çok şey yapmak istiyor. Tek motivasyon kaynağı da bu. Yoksa o saçma sapan test kitaplarındaki o saçma sapan soruları çözmek için, o gereksiz bilgileri hafızasında tutmak için neden bu kadar çaba harcasın ki? Sonunda istediği oluyor. Ülkenin en iyi üniversitelerinden birine adımını atıyor. Heyecanlı ama korkuyor da. Yıllarca öğrenemediği İngilizceyi öğrenmeye başlıyor. Gelecekten çok ümitli.

Sonra bu umut meyvesini veriyor. 7 Haziran’da ilk zaferi elde ediyor. Ülkenin tarihi bir dönemeçte olduğunu düşünüyor. Tarihçi olacak ya, heyecanlanıyor bu yüzden. Ama sevinci kursağında kalıyor. Neyse ki böyle yaşamaya alıştık zaten. Nice yıllar boyunca nice sevinçler kursağında kalmış. O yüzden, çabalamaya kararlı.

Yaklaşık bir yıl sonra bir gün Türkiye’de artık böyle şeylerin olmasının mümkün olmadığına kendini inandırdığı bir olay yaşıyor. Ülkesinin ve demokrasinin bu sınavı da atlatmasını umuyor ama evi Atatürk Havalimanı’na çok yakın, pek çok şeye şahit oluyor. Bütün geceyi televizyon başında ve Twitter’da geçiriyor.

Bu olaydan birkaç gün sonra hayatının aşkıyla tanışıyor. Yepyeni bir sayfa açılıyor önünde. Geleceğe dair umudunu koruyor. Yine ses çıkarmaya, daha iyi bir ülke inşa etmek için çabalamaya devam ediyor. Aklında gazeteci olmak var. Ama çok sevdiği üniversitesine kayyum atanıyor. Çok öfkeleniyor bu duruma, çok üzülüyor. Çünkü “Dünyada en özgür olduğum yer,” dediği bu kurum ellerinden kayıp gidiyor ve o hiçbir şey yapamıyor.

Bir yıl sonra bu sefer başka bir aday üzerinde yükseliyor umudu. Kalabalıklar meydanları dolduruyor. Aslında adayı hiç beğenmiyor ama birlikte olmanın verdiği güç ve sayıca ne kadar fazla olduğunu görmekten doğan inanç dolduruyor içini. Bu yüzden, ilk iş yeri olan Medyascope’a konuk olan Bekir Ağırdır’ın öngörülerinin çıkmaması için dua ediyor. Ve şarkılar söyleyerek gidiyor seçim sandığına. Sonrası yine hüsran. Seçim sonuçları mı yoksa adayın seçimden sonra yaptıkları mı daha çok canını sıkmıştı, karar veremiyor. Medyascope’taki yayında Bekir Ağırdır’ın cümlelerini hatırlıyor: “Bu seçim 2023’teki gerçek seçimlerin provası olacak.”[1] Ya da buna benzer bir şey. Bir beş yıl daha geçecek ama artık mücadele etme isteği azalıyor. Bu yüzden apolitikleşiyor; görmezse, duymazsa daha az üzülür.

Yine de elinden geleni yapmış olmak için her seçimde itiraz etmeden sandığa gidiyor. Bu sefer değişime dair bir inancı yok. Safı belli olsun, yeter. Ama hiç beklemediği bir şey oluyor: Muhalefet büyükşehirlerde kazanıyor. Ekrem İmamoğlu çıkıyor ortaya. Umut veriyor, muhalefetteki lider boşluğunu dolduruyor. İlk kez kazanmanın tadına varıyor o genç kadın, kutlamaya mitinge bile gidiyor. Bu sırada mezun oluyor ve o gün bugündür de kendi hayatında dikiş tutturamıyor. O yüzden bırakıyor ülkeyi düşünmeyi, kendi hayatına odaklanıyor. Hem artık İmamoğlu var ve 2023’teki gerçek seçimler yaklaşıyor. Sadece birkaç sene beklemesi yetecek.

Bu sefer muhalefet birleşiyor. Bazı kişilerin o blokta olmasını hiç istemese de ses etmiyor. Ne demişler, birlikten kuvvet doğar. Aday tartışmaları sürerken onun gönlündeki kişi belli. Ekonominin iktidarın altını oyduğundan emin. Durumdan memnun olmayanların sayısı git gide artıyor. “Eğer doğru adımlar atılırsa bu sefer olmama ihtimali yok,” diyor. Ama doğru adımların atılacağından emin değil. Sesini sosyal medyadan duyurmaya çalışıyor ama nafile. Kimse duymuyor onu. Sonra bir şubat sabahı bambaşka bir Türkiye’ye uyanıyor. Bütün tartışmalar anlamını yitiriyor, günlerce kendine gelemiyor. İçindeki öfke büyüdükçe büyüyor: Artık bu bir ölüm-kalım mücadelesi. Mecbur kabul ediyor adayı. Ve 14 Mayıs’a kadar da koşulsuz şartsız destek veriyor. Muhalefetin sosyal medyadaki her paylaşımını beğeniyor, beğeniyor ki olur da bir karasız seçmenin önüne düşer de fikri değişir.

14 Mayıs’ta kutlama yapmaya hazırlıyor kendini. Heyecanla sonuçların açıklanmasını bekliyor. O yüzden ilk gelen sonuçlar moralini bozmuyor: Çünkü “Öndeyiz.” Zaferin ilan edilmesini bekliyor. Ama saatler ilerledikçe yavaş yavaş canı sıkılmaya başlıyor. Kabul etmemek için direndiği gerçekle baş başa artık: Seçim ikinci tura kaldı. Hem de hiç beklemediği bir tabloyla.

O gece kendini ağlamamak için zor tutuyor, kimseyle konuşmak istemiyor. Çok öfkeli ama bu seferki diğerlerine hiç benzemiyor. Öfkesini nereye kanalize edeceğini bilemiyor. Uyumaya çalışıyor ama nafile. Bir aralık uykuya dalsa da rüyasında bile seçimleri görüyor. Sabah en son kendini tutamayıp hüngür hüngür ağlıyor. Artık umudun en küçük zerresi bile kalmadı kalbinde. Siyaset konuşmama yemini ediyor. Ülkenin durumu içini kemirse de tekrar mücadele edecek takati yok. Yine de arada bir İmamoğlu’na sesini duyurmaya çalışıyor. Bu sefer ağzı çok fena yandı, önümüzdeki yerel seçimlerde de bir şey beklemiyor. Bütün kampanyasını ölüm kalım seçimi söyleminin üzerine kuranlar dalga geçiyor bu genç kadınla: Olur yani, hayat devam ediyor.[2] O yüzden, bu müsamerenin içinde artık tek bir amacı var: Tüm bu olumsuzluklardan kendini ve sevdiklerini kurtarabilecek bir dünya inşa etmek. Kim bilir daha nelere şahit olacak, daha neler yaşayacak?


[1] https://medyascope.tv/2018/06/07/bekir-agirdir-bu-secimler-turkiyenin-yapmak-zorunda-kalacagi-secimlerin-kostumlu-provasi-bu-secim-son-degil-turkiye-2020-21-gibi-gercek-secimiyle-yuz-yuze-kalacak/

[2] https://www.diken.com.tr/kilicdaroglu-secim-yenilgisini-degerlendirdi-olur-yani-hayat-devam-ediyor/

Selin Akbaş

Selin Akbaş