Selamlar dostlarım,
İkidir bir süredir yoktum diye başladığım yazılarıma yine ekliyorum. Ne zamandır yoktum, yokluğumu fark etmemiş de olsanız döndüğümü fark edersiniz diye umuyor neden buralarda olmadığımı açıklamak istiyorum çünkü aynı zamanda bu yazımızın temelini burda olmama sebebim açıklayacak.
Arkadaşlarım, büyüyordum.
Büyümek öyle bir eylem ki benim için tabiri caizse koşa koşa büyümeme ve beni tanıyan tüm insanların ortak paydası olan olgun biri izlenime rağmen büyümek benim için hiçbir zaman doyuma ulaşamadığım bir tabir oldu. Kendi fikirleri ve inanışları olan çocuklara yok muamelesi çeken ülkemizde büyümek aynı zamanda temel insan haklarına da sahip olmaktı. Tam bir yatağı, otobüsteki koltuğu, aileyle aynı masada yemek yiyebilmeyi, karar verebilmeyi ve dinlenilmeyi sağlayan o mertebeye ulaşmak, güçsüzlükten kurtulabilmekti. Çocuğun çocuk olabilmesi için savunmasızlığını hiç öğrenmemesi gerekir. Savunmasız olduğunu fark ettiği anda çocukluk, kurtulunması gereken bir tehlike durumudur aslında. Maalesef inanıyorum ki, bu ülke çocuklarının büyük bir çoğunluğu hayatlarının en tatlı dönemlerini ve güzel rüyalarını güçlü olacakları günleri hayal ederek geçirdiler.
Benim için her güçsüzlükte ve hüzünde geri dönen çocuk hissim daha da büyümeliyim olarak döndü. Daha da büyümenin yolu olarak annemi daha da büyüdüğüme ikna etmek ve iş yerinde her şeyi halledebilecek o mucizevi insan olmak yollarını seçip iki büyük duvara toslamış oldum.
Çok iyi, işte şimdi bir sorun bulduk kendimize. Çözmemiz gereken bir problemler silsilesi. Problem çözmek yetişkinlerin işidir.
Sen bunları çok iyi yapıyorsun tuğba, biraz daha çalışırsan bunları da çok iyi yaparsın. Bu kadarı yetersiz çünkü daha fazlasını yapabileceğini biliyoruz olarak döndü şirketim bu çabama. İyi çalışan bir çalışana ödül olarak daha fazla çalışma verilen çürük sistemimizin ağzı sulanır hırslı anneler ve babalar tarafından büyütülmüş çocuklar gördüklerinde. Böyle çocuklar da 30 yaşına da gelseler aferinle çalışır, daha mı iyi olsaydı sözüne haftasonlarını harcarlar. Bir haftasonu nedir ki tatmin olma hissi yanında?
Anne, bir sorunumu paylaşmak istiyorum seninle, bu sorunları çözerek artık büyümek, hayatımdaki problemlerin ve çözümlerinin kaynağının yalnızca kendim olduğunu kabul ederek devam etmek istiyorum. Doğrusunu istersen, hayattan çok keyif alan ve eğlenceli biriyim. Hırslarımla bunu gölgelemek ve çocuk yapma fikrinden iğrenmemek istiyorum. Yardımcı olabilecek gibi misin?
Konuşarak sorunlarını halletmeye çalışan insanların cehennemi Türkiye’ye hoş geldiniz.
Bu ülke toplu bir histeri krizinde dostlarım. Acıdan beslenenler ve yalancı mutlulukların tesiri altında günlerini geçirenler olarak ikiye ayrılmış durumdayız. Bu ikili yol ayrımındaki seçimimiz ise şimdiye kadarki alışkanlıklarımızdan ileri geliyor. Sabah ezanında uyanıp nefes alamadığından balkona çıkanlar mutlu olduğundaki garip ve yabancı histen dolayı kendine daimi, öldürmeyen ama akşamlarını oyalayacak kadar da keyfini kaçıran, kendine şefkat duymasını sağlayan acılar buluyor.
Mutlu olanlar da mutlu olmayı seçiyor. Mutsuz sınıftan aniden mutluluğa geçtiğinizde ki bunun yolu genelde aşktır. Olmam gereken yere dönmeliyim güdüsüne kapılıp her şeyi mahvetmeniz kuvvetle ihtimaldir.
Benim için mutluluk bileti kendi evimi tutup ayakları üzerine basan başarılı bir genç kadın olmaktı. Geldiğimiz noktada, bugün her şeye en baştan yepyeni bir ülkede başlayıp her şeyi halledebilecek kadar güçlü biri olduğumu iliklerime kadar hissediyor fakat taş kağıt makas oynarken kazanma hissinden daha fazla haz alıyorum.
Büyümek için bu kadar acele edersen büyüdüğünde hep çocuk kalmak istersin diye beni telkin eden sevgili hocam Fatma Hanım’a burdan selamlarımı iletiyor, herkesi affettiğim, mutlu ve uzun süreli bir çocukluk dönemine girdiğimi bildirmek istiyorum.
Sevgilerimle,
Tuuba.