“… Bu dünya bir savaş meydanıdır. Perhiz yapmak, sağlığa zararlı şeylerden sakınmak, gerekli olanı yapmak gibi şeyler, sağlam zırh giymek gibidir…”[i] Eşref bin Muhammed, 15. yüzyılın ilk yarısında yazdığı Hazâinü’s-Saâdât (Sağlık ve Mutluluk Hazineleri) adlı eserinde, gıda ve sağlık arasındaki bütünleşik ilişkiyi bu sözlerle anlatmıştır. Eşref bin Muhammed etkisi antik çağdan 19. yüzyıla kadar uzanan humoral teorinin[1] tipik bir temsilcisiydi ve bu anlayışa göre insanın gıdası hem onun ilacı aynı zamanda da zehri olabilirdi. Yazarımıza göre sağlığın korunmasını sağlayan araçların en önemlilerinden biri bireyin gıdasıydı. Eşref “Gıda ağızdan giren, mideye varınca da insanı tok tutan, organlara kan olan, geri kalanıyla da vücuttaki dört hıltın elde edildiği ve böylece bedenin ve canının devam ettiği, sağlandığı şeylerdir.”[ii] diyerek farkında olmadan 15. yüzyılın Yavuz Dizdar’ı, Canan Karatay’ı oluyordu.
Modern farmakolojinin ortaya çıkışı ve tıp alanındaki gelişmeler sayesinde tükettiğimiz besinler önceki yüzyıllar gibi doğrudan dermanımız değil ama güncel pek çok çalışma bize gösteriyor ki hastalıklara karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmek istiyorsak gündelik diyetimize dikkat etmemiz gerekiyor. Peki günümüzün hayat koşturmacası içinde, hem de derin bir ekonomik krizin ortasında, sağlıklı ve temiz gıdaya nasıl ulaşacağız? Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü gıda güvenliğini insanların aktif ve sağlıklı bir yaşam için istedikleri zaman, istedikleri gıdaya güvenli ve besleyici bir şekilde sosyal, ekonomik ve fiziksel olarak erişebildikleri zaman var olan bir durum olarak tanımlar.[iii] Sene 2023 ve maalesef görünen o ki uluslararası bir kuruluşun yaptığı basit bir tanımın hakkını vermekten çok uzağız. Türkiye küresel gıda güvenliği endeksi 2022 araştırması kapsamında 113 ülke içinde 65 puan ile 49. sırada. Endeks temelde bir ülkede gıdanın satın alınabilme durumu, güvenliği, kalitesi ve sürdürülebilirliğine bakıyor. Sonuçlar Türkiye’de ekonomik krizin halkın en temel insan hakkı olan gıdaya erişim hakkını da ne derece kötü etkilediği gösteriyor. Türkiye 113 ülke içinden gıdanın satın alınabilme durumu kısmında 81. sırada yer alıyor.[iv]
Son yıllarda tüketici davranışları incelendiğinde organik ve doğal ürünlerin, yerel üreticilerden doğrudan pazara gelen sebze ve meyvelerin üretiminin ve tüketimin arttığı biliniyor bu davranış kalıbının arkasında yatan gerçek ise gıda üretim ve tedarik zincirine insanların güven duymaması. Türkiye’de yaşayan bireyler olarak tükettiğimiz yiyeceklerin sağlıklı olup olmadığına dair kaygılarımızda ne kadar haklı olduğumuz sadece bu haftanın iki güncel haberinde bile ortaya çıkıyor. İlk haberimizin bu satırların yazarını derinden sarstı çünkü sütlü çikolataya alternatif olarak önerilen bitter çikolatalar düşündüğümüz kadar sağlıklı ve masum değillermiş. Bülent Şık’ın 2 Ocak 2023 tarihli yazısına göre Türkiye’de satılan ve popüler de olan bir markaya ait bitter çikolata kurşun, arsenik ve kadmiyum gibi kanserojen ve çocuklarda nörogelişimsel bozukluklara sebep olabilecek ağır metalleri içeriyor.[v] Şık’a göre, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın acilen kontrol-izleme çalışması yapması ve kakao içeren tüm ürünlerin analizinin yapılması gerekiyor çünkü tehlike çikolatanın kendisinden ziyade kakao bitkisinin yetiştiği ortamda. Kakao çekirdekleri bünyelerinde kolayca kurşun biriktirebiliyorlar, dolayısıyla çekirdeğin yetiştiği çevre ve ithal edildiği ülke bu bağlamda büyük önem kazanıyor. Şık’ın makalesinin bana göre ana fikri ve okuyucuya asıl sordurmak istediği soru ise bu ülkede neden toksik kimyasallara maruz kalınması ile ilgili yeterli bilimsel çalışma yok ve var olan kurumlar görevlerini ne ölçüde yerine getirebiliyorlar?
Ülkece gıda güvenliğimizi derinden etkileyecek başka bir konu da GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) ürünler. Bilindiği üzere GDO’lu ürünlerin insan sağlığına etkileri konusunda gerek dünyada gerekse ülkemizde on yıllardır süregelen bir tartışma var. Araştırmacıların bir kısmı genetiği değiştirilmiş organizmaların insan sağlığına zararı yok derken, bir kısmı ise henüz elimizde yeterli veri yok diyor. Ben de tarafımı ikinci gruptan yana kullanıyorum. Ülkemizde yakın zamanda genetiği değiştirilmiş mısır tartışmaları yeniden alevleneceğe benziyor çünkü BESD-BİR’in (Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği) başvurusu ile tarım ve orman bakanlığı genetiği değiştirilmiş bir mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına 10 yıl süre ile onay verdi.[vi] Önceki yıllarda böyle bir uygulamanın yapılmayacağı konusunda verilen sözler ortadayken GDO’ya hangi bilimsel çalışmalar ışığında yeşil ışık yakıldığı/yaktırıldığı ayrı bir yazının konusu olabilecek derin bir derya kuyusu. İğneyi kendimize çuvaldızı başkalarına batıralım, yurttaşlar olarak sağlıklı ve temiz gıda gerçekten talep ediyor muyuz, yoksa karnımızı doyuralım gerisi önemli değil diyerek işin kolayına mı kaçıyoruz?
[1] Antik çağ düşünürlerinden, İslam filozoflarına kadar temelde 19. Yüzyıla kadar kabul gören tıp anlayısına göre, evrenin temeli dört ana ögeden oluşur toprak, su, hava ve ateş. insan bünyesinde ise bu 4 temel ögenin karşılığı kan, balgam,safra ve kara safra (sevda)’dır. İnsan bünyesi hılt adı verilen bu dört ögenin karışımından oluşur. Her bireyin ögeleri kişiye özeldir ve karışımları farklıdır. Eğer kişide bir hastalık var ise bu ögelerden biri ya da ikisi azalmış ve artmıştır. Tedavi yöntemi ise bitkiler ve yemek terkiplerinin kişiye özel olarak hekim tarafından düzenlenmesidir.
[i] Eşref Bin Muhammed, Hazâinü’s-Saâdât Sağlık ve Mutluluk Hazineleri (İstanbul: Endülüs Kitap, 2022),p.56.
[ii] , Hazâinü’s-Saâdât -Sağlık ve Mutluluk Hazineleri, p.70
[iii] FAO. 2002. The State of Food Insecurity in the World 2001. Rome. https://www.fao.org/3/y4671e/y4671e06.htm#fnB31, erişim tarihi, 02.01.2023
[iv] https://impact.economist.com/sustainability/project/food-security-index/explore-countries/turkey
[v] https://m.bianet.org/bianet/yasam/272235-ulkemizde-satilan-bitter-cikolata-kursun-arsenik-ve-kadmiyum-iceriyor
[vi] https://www.evrensel.net/haber/478280/genetigi-degistirilmis-bir-misir-cesidinin-hayvan-yeminde-kullanimi-onaylandi