İsmet Özel’i Sevme Rehberi

Bu yazımı yazarken önüme kitaplığımın sevdiğim parçalarından biri olan İsmet Özel-Erbain kitabını almış, okurken altını çizdiğim dizeleri gözden geçiriyor olabilirdim. Bu hazırlığın ardından İsmet Özel’in yaşayan en büyük şairlerden olduğunun altını çize çize vurgulayacak bir yazı kaleme alabilirdim. Ancak bu yazı bir İsmet Özel övme yazısı değil.

Tam aksine, bu yazının hazırlıkları esnasında İsmet Özel’in Ankara Gar katliamı gününde yaptığı bir konuşmada “Bir Müslüman terörist olmalıdır!” sözlerini izleyip kendimi ilk günkü öfkeme ulaşana kadar biliyor da olabilirdim. Ancak bu yazının amacı İsmet Özel’in karakterindeki eksik yönleri açığa çıkarma yazısı da değil. Bu yazı tam da yukarıda verdiğim çelişkiye ve bu çelişkinin varoluşunun mümkünlüğüne dair.

Daha da açık konuşmak gerekirse bu, İsmet Özel’in yalnızca bir örnek teşkil ettiği bir yazı. Kendisinin örnek olarak seçilme sebebi ise şiirine yönelik tartışmaların en fazla üç cümlenin ardından “ne kadar aşağılık bir insan olduğuna” kayması. Ben de bu insanlara, İsmet Özel nezdinde, sanatçının kendilerine iyilik borçlu olup olmadığını sormak istiyorum. Yani bu yazı “Kötü olan birisi cebinde Nâzım Hikmet taşır mı hiç?” ile sanata yüklediği aşırı erdem beklentisinden dolayı oturarak yahut kısık sesle şiir okuyamayan solcu abiler arasında bir yazı.

Sosyal mecralarda bir yansımasını gördükçe kendime dert edindiğim, sanatçının üstün erdemlere sahip olması gerektiği sanrısı yakın zamanda İsmet Özel’in şahsından çok daha büyük çapta ses getiren olaylarda da vuku buldu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından yanlış hedef seçerek Rusya halkının varlığını yeryüzünden silmeye yönelen çabalardan Rus sanatçılar da fazlasıyla nasibini aldı. Bunun en çarpıcı örneklerinden birini Münih Filarmoni Orkestrası şefi Valery Gergiev yaşadı. Putin’in eski ve yakın bir arkadaşı olan Gergiev’e orkestra tarafından Putin’i kınaması, aksi halinde işine son verileceği yönünde bir ültimatom verildi. Gergiev, kendisine tanınan zamanda bu çağrıya uymayınca da, uyarıldığı üzere, işine son verildi. Bu çılgınlığın ulaştığı absürt seviyelerin de sayısız örneği mevcut. Her ne kadar tepki üzerine geri adım atılsa da İtalya’daki Milano-Bicocca Üniversitesi’nin Dostoyevski dersini programdan kaldırması, Tarkovski filmlerinin IMDb listelerinden silinmesi bu deliliğin sayısız örneklerinden sadece birkaçı.

Rahmetliler Tarkovski ve Dostoyevski’nin itibarlarının zedelenmesi yahut iade-i itibar durumlarını bir kenara bırakarak yaptırımlardan hayattayken etkilenecek örneklere odaklandığımızda, Gergiev’in tecrübe ettiği yaptırımın Rus vatandaşı olmasının yanında kendisine yüklenen “erdemli ve erdemleri dolayısıyla sorumlu sanatçı” rolünden kaynaklandığını es geçmemek gerekiyor.

Sanatı, en hafif tabirle, çok da değerli bulmayan Platon, sanatçının şerefli davranış kurallarına göre doğru, güzel ve iyi olandan uzaklaşmaması gerektiğini savunur. Yani özetle sanatçı, toplum tarafından kabul edilmiş genelgeçer ahlak kuralları çerçevesinde “ahlaklı” bir birey olma yükümlülüğündedir. Bana kalırsa bugünlerde yaşadığımız bu histerinin temelinde, ne yazık ki milattan önce yaşamış Platon’dan beri süregelen bu sorumluluk yatıyor.

Bu görüş, gerek sanatı değersiz gören Platon’un çeliştiği haliyle gerek sanata tapınma kültüründe olduğu şekilde olsun, sanatı kusursuz görerek ona kutsallık atfeden bir bakış açısı. Ne var ki bu, özünü güzeli “arayan” estetikten alan sanat için oldukça aykırı bir aforizma. Sanat, tam da sanat olduğu için kusursuz bir kutsal olmaktan çok uzaktır.

Daha fazla uzatmadan toparlayayım. Platon örneğinden de anlaşılabileceği gibi, sanatçının topluma yol gösterir nitelikte olması gerektiği inancı oldukça eski bir beklenti. Ancak eskiliğine karşın bu anlayış maalesef terk edilmemiş, hatta çeşitli kereler pekiştirilmiş. Daha yüz yıl öncesinde (kabul, yüz yıl uzun zaman ancak Platon’a kadar gitmişken yüz yıl daha dün sayılır) Tanzimat edebiyatçılarının ortaya koyduğu eserler dahi okuyucusuna her bir satırda yeni bir öğüt verir nitelikte olmuş. Ne var ki bu sorumluluk; sanatı sanat, sanatçıyı da sanatçı olmaktan çıkarmaktadır. Nitekim sanat “iyiyi” değil güzeli arar. Dolayısıyla öğüt verme, örnek olma kaygılarını bir tarafa bırakarak, sanatçının yalnızca sanatına odaklanmak gerekiyor. 

Yani evet, kötü olan birisi cebinde Nâzım Hikmet taşıyabilir. Hayır, sanat ya da sanatçı “ahlaklı” olmak zorunda değildir. Evet, İsmet Özel çok iyi bir şairdir.

Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında

Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar

Ben yaşarken koptu tufan

Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat

Her şeyi gördüm içim rahat

Tayfun Tatar

Tayfun Tatar

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.