Fatmagül’ün Suçu Ne Kolyesi, Sıla Tokası

Sevgili okurlarım ve muhtemeldostlarım, bu portalda yazdığım altıncı yazımda artık kendimi bir köşeyi tutmuş olarak nitelendiriyor ve size okurlarım hitabını yakıştırıyorum.

Bugün size anlatmak istediğim konu bir önceki yazımda olduğu gibi Instagram hikayelerinde gezinirken beynime sızdı. Siz fark etmeden ben söylüyorum ki sosyal medya ile olan bağlarımı meşrulaştırabileyim. Eski zaman yazarlarının sokak sokak hatta şehir şehir dolanarak insan profilleri analiz etmeleri gerektiği ve buna rağmen dünyanın çok çok az bir kısmını görebilmeleri konusunda üzgünüm çünkü evin eski sahibinden oldukça ucuza kapattığım rahat Ikea kanepemde uzanıp “Reels” izleyerek bu gereksinimimi karşılayabiliyorum.

Meşrulaştırma işlemimi gerçekleştirdiysem, size popüler bir Türk dizisini anlatmaya başlayacağım. Adı Yalıçapkını. Instagram’dan anladığım, genciyle yaşlısıyla eğitim düzeyi fark etmeksizin izlenen ve sevilen bir dizi. Dizinin konusu, zengin bir ağa torununa güzel bir kadın “satın almaları” ve evlendirmeleri. Kadını hamamda seçiyorlar tabii. Oldukça tanıdık bizim için. Çocukluğuma göz atınca aşağı yukarı benzer bir dizi buldum hemen mesela: Sıla.

Sıla dizisinden ilk aklıma gelenler, adamın da aslında zorunluluktan kadınla evlenmeyi kabul ettiği, bu düzeni desteklemediği, kadını rahatsız etmemek için yerde yattığı. İlişkiye girmiş gibi görünmek için elini kesip yatağa “oluk oluk” kan akıttığı. Hemen ardından şu sahneyi hatırlıyorum. Bir gün Sıla’yı kıskandığından sinir krizine girmesi ve Sıla’ya tecavüz etmesi.

Bu düşünceler içerisindeyken girip Sıla dizisi ne zaman çekilmiş ona baktım. 2006. Bu hesapla 9 yaşında bir çocukken beni çok seven güçlü bir erkeğin tecavüzüne uğrayabileceğimi ve bunu AFFEDEBİLECEĞİMİ öğrenmiş oldum. Tıpkı şu an bir çocuğun zengin bir adama satılabileceğini öğrendiği gibi. Fenası, Sıla dizisini izlerken 10 yaşındaki erkek kuzenimin de bunu izlemesi. Neyse ki öğretilerimizi yönlendirmeyi başardık. Ben feminist oldum, o, gamer.

Bununla beraber ilk gençliğimize darbe vuran başka bir diziden bahsetmek istiyorum. Fatmagül’ün Suçu Ne? Bu noktada bambaşka hisler içindeyim. Bu diziyi özetlemeyeceğim çünkü bu diziyi hatırlamayan biri olduğunu sanmıyorum. Ben bu diziyi tecavüze uğramış başka kadınların izlemesi sonucundaki hislerini anlatmak istiyorum.

Etrafımızda tecavüze uğradığından bile haberimiz olmayan birçok kadın olduğunu biliyoruz. Rıza vermediğini kabul etmemek zor olduğundan kendini rızam vardı diye avutan kadınlar olduğunu. Rıza vermediği kişinin bazen kocası ya da sevgilisi olduğunu. Bunun sorumluluğunu tek başına yüklenen kadınlar olduğunu biliyoruz. Bu bilgilerin ardında, tecavüze uğrayan Fatmagül’ün üzerine titrendiğini izliyoruz. Hayat ona bir kötülük yaptı ve Fatmagül artık her şeyden muaf. Çok güzel bir kadın. Deliler gibi bir aşk yaşıyor. İstediği zaman sinir krizlerine giriyor. Çıldırma ve bedenine dokunulduğunda ürkme hakkına sahip. Kimse “Ne oluyor kız sana!” diye çıkışmıyor. Dava açıyor Fatmagül. Hakkını savunuyor, sesini çıkarıyor. Davasından ve savaşından dolayı hayranlık duyuyor herkes Fatmagül’e. Senin hiçbir suçun yok Fatmagül. Terapiye gidiyor çünkü yanında bilinçli yardımsever insanları var. Güzel bir eve taşınıyor. Küçük bir restoran açıyor. Ayakları yere basıyor, parasını kazanıyor. Kendisi çok uğraşmıyor bunlar için. O kadar büyük bir şey yaşadı ki etrafındaki herkes geriye kalan her şey için ona destek olacak. Gülümsesin de o yeter ki.

Dayakçı kocasının çayını doldurmaya kalkıyor evde bir kadın. Televizyonda Fatmagül’ün Suçu Ne.

Ulan Fatmagül! Bu iş böyle yürüyorsa eğer ben neden şu an bu çayı dolduruyorum Fatmagül?

Dönelim konumuzun başına. Yalıçapkını. Neden bu kadar izleniyor bu dizi? Travmatik ve mide bulandırıcı şeyler halkımızda neden yankı bulmuyor?

O kadın en azından güzel şeyler giyiyor dostlarım. Kadının kocaman güzel gözleri var. Kadın sefaletin içinden zengin bir köşke taşınıyor. Dizinin sonunda aşık olacağı kesin bir adam var. Şimdi kötü davranıyor ama eninde sonunda elbet bir gün iyi davranmaya başlayacak. Gizli gizli sevecek ama belli etmeyecek. Zorluklar yaşayacak ama karşılığını alacak.

Yazılmış hangi senaryo, gerçek hayattan daha acı verici ve travmatik olabilir?

Dayakçı kocasının çayını doldurmaya kalkıyor evde bir kadın. Televizyonda Yalıçapkını.

Tuğba Zengin

Tuğba Zengin

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.