Herkesin aklında aynı soru: Bu sefer olacak mı? Gerginlikle birlikte içten içe bir ümit. Sorularla dolu bir bekleyiş. Kazanmaya yönelik şiddetli bir arzu, istek duyarken bunu dillendirmekten korkmak. Muhalefetin başarısını şöyle, böyle kutlayacağım diyen arkadaşlara şakayla karışık yapılan o uyarı. Fazla ümitlenmemek ve beklentiye girmemek için kendimizle verdiğimiz kavga. En son yayınlanan anketlere bakmaktan imtina etmek. Erdoğan’ın yüksek çıktığı anketlere öfkelenmek: Nasıl hala bu kadar çok destek alabiliyor? Ve muhalefete zem: Ekonomi bu durumdayken, insanların gelecek umudu kalmamışken, daha iki ay önce on binlerce insanımızı kaybetmişken nasıl kararsızları ikna edemiyorsunuz, nasıl hala bu kadar az oy alıyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nu yüksek gösteren anketlere inanmakta zorlanmak: Kendimizi kandırmayalım yüzde elli altı alamayız. Bir ortası yok bu işin. Ama yine de mutlu olmamız için, ümitlenmemiz için bir neden var: İlk defa bir seçimde muhalefet anketlerde önde başlıyor.
Ama her seferinde yine endişe galip geliyor. Çünkü hayalini bile kurmakta zorlandığımız bir şeyi istiyoruz. Dile kolay yirmi bir yıl ve sayısız yenilgi. Her seferinde umutlanmaktan yorulduk hepimiz. Birbirimize her ne kadar Erdoğan’ın yenilebildiğini hatırlatsak da nafile. Eski heyecanın yerini kaygı aldı. Ve biz o kaygıyla gideceğiz oy sandığına. O kaygıyla sabahı akşam edeceğiz. Gün boyu adil bir seçim ortamını sağlayabilmek için kimimiz sandık başında kimimiz sosyal medyada savaş vereceğiz. Ve yine aynı kaygıyla geçeceğiz televizyonumuzun ya da bilgisayarımızın başına. Buraya kadar her şey tanıdık. Daha önce defalarca yaptık bunları. Ama sonrası? O gece zaferimizi sabaha kadar kutlayacak mıyız? Yoksa bir on dört gün daha mı bekleyeceğiz? Herhalde bu sefer daha ilk turdan üzülmeyiz. Ama o on dört gün nasıl geçecek? Her şey normal mi seyredecek? Yoksa 7 Haziran-1 Kasım arası tekrar mı edecek? “İkinci tura kalırsa Erdoğan kazanır,” diyorlar. Gerçekten öyle mi olacak? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu, meclisin muhalefetin üstünlüğüne geçtiği ilk seçimden sonra ikinci turda Kılıçdaroğlu mu kazanacak?
TİP kendi logosuyla giriyor, bu doğru bir karar mı? Keşke hedeflediği oy oranına ulaşsa ama zor gibi. Bir de Muharrem İnce var. Seçim ikinci tura kalırsa sorumlusu o. Herkes “İntikam alıyor,” diyor. İntikamı bizden de mi alıyor? 2018’de destek vermedik mi? Bu seçim inatlaşma seçimi mi? Neden normal bir süreçteymişiz gibi davranıyor? Ya seçim onun yüzünden ikinci tura kalırsa? Ya bu yakaladığımız fırsatı onun yüzünden kaybedersek? Hepimiz kendisine olan desteğin azalarak bitmesini ümit ediyoruz. Başka da bir seçenek yok çünkü.
Biz kadınlar daha çok endişeliyiz. Karşımızda kadınların tüm kazanımlarına göz diken bir topluluk var. Seçimin kaybedildiği bir ülkeyi düşünmek bile istemiyoruz. O yüzden ya olmazsa diye bir seçenek yok, olmak zorunda. Kamusal alanda görünür olmak için, sokakta rahatça yürüyebilmek için, haklarımızı koruyabilmek ve genişletebilmek için. Ama hepimiz biliyoruz ki muhalefetin kazandığı bir Türkiye’de de mücadeleye devam edeceğiz. Belki işimiz biraz daha kolay olacak; örneğin, kendini ispatlamak zorunda olan bir iktidara daha kolay söz geçirebileceğiz, bir sonraki 8 Mart’ta rahatça yürüyebileceğiz.
Hepimiz yorulduk. Bir arada tutmaya çalıştığımız bir muhalefeti sürekli kamçılamaktan, yol göstermekten. Mütemadiyen bir mücadele içindeyiz. Seçimin kazanıldığı bir ortamda da bu mücadele bitmeyecek. Yine eleştireceğiz, yol göstereceğiz.
Ama gün içinde herhangi bir zamanda ve yerde, örneğin sosyal medyada muhalefetin yaptığı bir yanlışı gördüğümüzde, eve dönüş yolunda müzik dinlerken AKP’nin seçim afişlerine denk geldiğimizde, akrabaların arasında yapılan bir konuşmaya kulak misafiri olduğumuzda, yatağa başımızı koyduğumuzda düşünmeden edemiyoruz: Ya Tayyip Erdoğan şapkadan tavşan çıkarırsa? Şapka da tavşan da yok diyenler var. Umarım onlar haklı çıkar.
Yüzüncü yılda bizi bir kez daha bir Kemal kurtarabilir mi? Edilen her dua, tutulan her dilek, bileğe takılan her marteniçka bunun mümkün olması için. Herkese iyi bayramlar.