Yurt Dışı Seçimleri Nasıl Geçti?

Bu yazıda, yurt dışı seçimlerinden yurt içi seçimleri için neler çıkarabiliriz, seçimin sorunsuz geçmesi için nelere dikkat edebiliriz, bunları paylaşacağım.

CHP ne zaman kendine gelecek ? Bugün değilse gerçekten ne zaman?

Öncelikle birilerinin CHP’yi sarsıp uyandırması gerekiyor. İstanbul’u bir kenara ayırıyorum. İmamoğlu sayesinde en güvendiğim, en örgütlü ve en çalışkan bölge benim için. Tanıdığım çoğu insanın nasıl çalıştığına yakından bizzat şahidim. Peki ülkenin kalanı ne olacak?

Burada Paris’te gördüğüm CHP ne yazık ki aynı CHP, aynı hantallık. Aynı rahatlık. Aynı koordinasyonsuzluk. Koltuklarının onlara verdiği güvenle, üzerlerine çökmüş, hayattan bezmiş soluk bir memur görünümü var hepsinde. Hiçbir arzu, tutku yok. Koltuğuna duyduğu sevda dışında…

CHP’yi kötüleyip TİP’i savunmuyorum size burada. CHP’yi bırakıp TİP’e geçme sebebim tam olarak ne, onu paylaşıyorum. Sorunu işaret ediyorum.

On yıla yakın bir süre CHP için çalıştım Avrupa’da. Sonra ayrıldım. Şu seçim geçsin de bir gün yazarım sebebini. Sorulacak hesaplarım var. Ama şu kadarını söyleyebilirim: Doğru düzgün muhalefet yapamıyor, proje üretemiyor olmaları. Hepsini geçtim, var olamıyorsunuz partinin içinde. O kadar saçma bir yarış, çekişme var ki ödleri kopuyor insanların, onların koltuğunu alacaksınız diye. Düzeysiz saldırıları, kavgaları saymıyorum bile.

Çok kısa bir süre oldu TİP’e dahil olalı.

Bu kadar genç ve aktif, koordine olabilen, paylaşmayı bilen, “yoldaş” ne demek özümsemiş insanlarla olmak hem mutlu etti hem de umut verdi!

Tüm seçim süreci de çok rahat, sorunsuz ve organize geçti.

TİP-YSP işbirliği sandıkları korudu

Bu seçim, sandıkta da TİP adına görev aldım. Paris – Ile de France bölgesinde TİP adına müşahitlik yapan 67 kişiydik. CHP’nin ise müşahidi yoktu. İlk hafta sonu bir iki kişi geldi dediler ama ben kimseyi göremedim. Sandıklarda görevlendirdikleri 50-60 yaş üzeri sandık üyeleri vardı.

Hatırı sayılır bir çevre edinmişim sanırım bunca sene burada, hatırlamadığım simalar bile gelip kendini tanıttı. Oy sırasında beklerlerken sohbet etme şansı bulduk seçmenlerle. CHP’li olarak bildiğim insanlar, oy verdikten sonra çıkarken gelip kulağıma eğilip gülerek dediler ki: Ben de TİP’e oy verdim.

Aynı şekilde beni CHP’li sanıp gelen oldu, yok dedim TİP. Orta yaşlı bir çift oy kullandı, CHP için müşahitlik yapmak istediklerini söylediler. CHP sorumlusu alanda yoktu o sırada, kimseyi bulamadım. Sandık görevlilerinden birine gittim, dışarıda sigara içip sohbet ediyordu. Geçen seçim ben de sandık görevlisiydim. Affedersiniz tuvalete bile gidemiyorduk. Neyse gittim, size yardım etmek isteyen biri var dedim. Biz sandıktayız CHP olarak, müşahit kullanmıyoruz dedi örneğin. Gelip tanışmadı bile insanlarla, dışarıda sigarasını içmeye devam etti. Şunu da belirtmek gerekiyor: Sandık görevlilerinin gün başı devletten aldıkları bir maaş var, müşahitler gönüllü olarak çalışıyorlar. Neyse çifte döndüm, diyecek bir şey bulamadım, utandım da dürüst olmak gerekirse. CHP ne de olsa hala gönül bağım olan bir parti. Ne diyecektim, kusura bakmayın kimseyi istemiyorlar mı? Kusura bakmayın dedim, bulamadım sorumluyu, molaya çıktı herhalde. Tamam dediler, belki bir sonraki sefere o zaman. Adam giderken kulağıma eğildi kısık sesle, “Ya dedi Ahmet Şık işi ne oldu ? atacaklarmış partiden doğru mu, istifa edecek mi ?” Yok dedim olur mu öyle şey, yoldaşlık o kadar kolay bozulan bir şey mi” “Heh tamam iyi bari, verdiğim oy boşa gitmesin aman” dedi ve uzaklaştı.

Diğer yandan biz hep YSP’li arkadaşlarla koordineli çalıştık. Bazı günler sayımız yetmedi ama sandıkları hiç boş bırakmadık. Birimiz yoksa diğeri vardı. Yemek aralarında, ihtiyaç molalarında hep birbirimize emanet ettik sandığı. Sabah sekizden akşam 11-12’e kadar, o sandık kapanana kadar, oylar sayılıp çuvallar mühürlenene kadar TİP-YSP görevlileri gözlerini oylardan ayırmadı.

En sık rastlanan sorunlar

En ciddi sorun, “bana Cumhurbaşkanı pusulası vermediniz” diyen seçmenler.

Bunun farklı sebepleri olabilir. Unutulmuş olabilir. Kasıtlı verilmiyor olabilir. Ya da seçmen yanlış oy kullanıp, tekrar kullanmak istediği için o pusulayı cebe atmış olabilir. Bizim bizzat verildiğini gördüğümüz pusula için, pusula verilmedi diyen seçmen de oldu. Gerçekten vermenin unutulduğu anlar da oldu.

Diğer bir sorun, cep telefonu kontrol meselesi. Sandık başkanları yetki sahibi olduğu için, o gün sabahtan seçim başlamadan, sandık başkanının pusulalar verilmeden telefonların isteneceği, masaya bırakılacağı konusunda ikna edilmesi gerekiyor.

Çok önemli, tartışmalara sebep olan bir husus da, zihinsel ve fiziksel engelli vatandaşlarımızın nasıl oy kullanacağıyla ilgili (ya da kullanamayacağı) bilgilendirilmesi gerekiyor. Tüm sandık görevlilerinin; görme engelli, değnekli, tekerlekli sandalyeli ya da sadece çok yaşlı olduğu için desteğe ihtiyacı olan seçmenlerimizin nasıl oy kullanacağıyla ilgili hukuki olarak bilgi sahibi olması, sabahtan sandıkta diğer üyelerle birlikte bir görüş birliğine varması gerekiyor.

Benim YSP için üzüldüğüm bir nokta da şu oldu. HDP’den çoğu arkadaş gelip CHP’ye oy verdiğini söyledi. Anlamakta zorlandım ve sebebini düşündüm bir süre. Sonra YSP’den bir arkadaş öğle arasında isyan edince anladım durumu. YSP tüm tabanına Kılıçdaroğlu’na oy verilmesini söylüyor. Gerçekten de inanılmaz koordine ve disiplinli çalışıyorlar. Ama pusulada bu seçim HDP logosu- ismi olmadığı için, partiyi bulamayınca Kılıçdaroğlu’ndan dolayı parti olarak CHP’e oy veriyorlar. YSP logosu ve ismi çoğu HDP seçmeninde yer etmemiş görünüyor. O gün sadece dört saat içinde, tek görevlinin tespit ettiği yirmi oy vardı o şekilde kullanılan.

Diğer yandan AKP ekibinin morali çok bozuk. Alıştığımız eski neşeleri yok. 

Paris-Ile de France özelinde YSP’li arkadaşların tuttuğu sayılara dayanarak da söyleyebilirim ki, buradan çok yüksek ihtimal Kılıçdaroğlu çıkacak. 

Onlar da farkındalar sanırım. Sürekli bizlere sataşıp olay çıkarmaya çalıştılar. Hakaret derecesine varan saldırılar oldu, AKP’li sandık görevlilerinden müşahitlere. Sakinliğimizi koruyup, sorunu üst yönetim ve hukuki yönden çözmek en mantıklısı. Onların bildiği yol bu, biz kendi bildiğimiz yolla, sağduyu ve hukuk ile çözelim bu sorunları.

Bu noktalara dikkat edilirse sandıkların en az gerilim ve sorunla geçmesi sağlanabilir. Sandıkları güvenle koruyabiliriz.

14 Mayıs’ta ben de Türkiye’de olmak istiyorum. Bir kağıt bekliyorum, umarım gelir bakalım.

TİP yeni dip dalga olarak geliyor

Son söz olarak diyeceğim o ki TİP bu seçimlerde insanların paylaşmaya çekindiği ama oy verdiği bir dip dalga olarak geliyor.

Bir oy TİP’e, bir oy Erdoğan’a; ya da bir oy TİP’e bir oy Oğan’a veren insanlar bile var. 

Bir akşam yukarı konsolosluğa çıkarken, ilk bakışta AKP’li zannedeceğiniz, beş kişilik bir ailenin konuşmasına tanık oldum. Önden baba dedi: Ya biliyor musunuz ben TİP’e oy verdim. 

Ardından çoklu koro halinde sesler yükseldi diğerlerinden, “Aa ben de” diye. 

Dip dalganın en büyük sebebi, bunca yıl din, ideoloji, kimlik, sosyal sınıf üzerinden çıkan, sen-ben kavgalarından, koltuk sevdalarından, siyaseti ihale ve rant alanına indirgeyen para babalarından, ayrışmaktan, ötekileştirilmekten yorulmuş olan toplum olacak.

CHP gibi ana muhalefet partilerinin girmiş olduğu bu rehavet olacak.

CHP, TİP’in şu son 6 ayda yapmış olduğu muhalefeti, örgütlenmeyi geçtiğimiz son 20 yılda yapmış olsaydı, bugün bu noktada olmazdık belki de.

İsteyen aday olsun, isteyen istediğine oy versin. Sizin kime oy verdiğiniz önemli.

İnsanlara saldırarak onları ikna edemezsiniz. Erdoğan meydanlarda farklı bir söyleme sahip olabilir ama ben bugüne kadar AKP’nin kendi seçmenine bu şekilde konuştuğunu görmedim.

Propaganda illa ki olacak, her parti diğer partilerden oy almak için yalan da söyleyecek, saldırıda da bulunacak. Kişiler ve kimlikler üzerinden siyaset yapmayı bırakıp ülkemizi kalkındıracak, içinde bulunduğu bataklıktan çıkaracak projeleri konuşalım artık.

 Adil bir seçim olsun. Herkese kolay gelsin!

İrem Ertürk

İrem Ertürk

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.