Ukrayna Gerçekten “Avrupa Ailesi’nden” mi?

Ukrayna, Rusya’nın 24 Şubat’ta ülke topraklarını işgale başlamasından yalnızca 4 gün sonra resmi olarak Avrupa Birliği (AB) üyeliği için başvuruda bulundu. Bu başvuru, yalnızca Ukrayna’nın bir yandaş ve destek arayışı değil aynı zamanda Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya desteğinin samimiyetinin de test edilmesi demekti. İşgal süresince Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı uyguladığı ambargolar ve Ukrayna’ya sağladığı maddi yardımlara ek olarak Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen 8 Nisan’da “Ukrayna, Avrupa ailesine aittir.” açıklamasında bulunarak Ukrayna’nın Birliğe katılmasına sıcak baktıklarını belirtti.[1]  Yaklaşık 3 aylık bir sürecin ardından AB, 23 Haziran’da 27 üye ülke başkanının oy birliğiyle Ukrayna’nın aday ülke statüsünü onayladı.

AB üyeliğinin, Ukrayna’yı Rus dünyasının yalnızca bir parçası olmaktan kurtarıp; bağımsız, egemen bir Avrupa devleti olarak görülmesini sağlayacağını söylemek yanlış olmaz. Zaten bu sebeple Ukrayna da yıllardır reformlar ve siyasi açıklamalar aracılığıyla AB’ye yaklaşma çabası içindeydi, öte yandan dönemin şartları sebebiyle de her zaman Moskova, Avrupa ve ABD ile olan ilişkilerini kontrol altında tutmaya çabaladı. Bu çabanın belki de hem en somut hem de en başarısız örneklerinden biri olarak da dönemin devlet başkanı Yanukoviç’in Ukrayna’nın AB ile geniş ticaret ve güvenlik anlaşmasını imzalamayı reddetmesi, ardından başlayan büyük çaplı protestolar, Yanukoviç’in 2014’te Batı yanlısı bir hükümet tarafından görevden alınması ve bu gelişmeler sonucunda Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi gösterilebilir. Bu olaydan sonra, peş peşe başa gelen devlet başkanları Turçinov, Poroşenko ve Zelenski verdikleri demeçlerle sık sık Ukrayna’nın Rusya’nın güdümünden çıkacağını ve Avrupa ile daha sıkı ilişkiler içinde olması gerektiğini vurguladılar. Zelenski’nin AB üyeliği hamlesine benzer şekilde Poroşenko da 18 Mart 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakının hemen ardından prosedürlerin hızlandırılmasını talep edip 24 Mart 2014’te Avrupa Birliği-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nı imzalamıştı. O dönemde bu anlaşma Ukrayna’nın AB’ye girişinin ilk adımı şeklinde de yorumlanmıştı.

Görüldüğü üzere, Avrupa Birliği üyeliği hayali Ukrayna için taze ya da Rusya’nın işgalinden sonra akla gelmiş bir acil durum çözümü değildi. Öte yandan -belki de ilk defa- AB üye devletleri tarafından Ukrayna’nın üyeliğine bu kadar sıcak bakıldığı bir dönem yaşıyoruz. Bunun pek tabii en önemli sebebi Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı otoritesini ve duruşunu koruma çabası. Bu sebeple, 27 üye ülke Ukrayna’nın aday ülke statüsüne onay verdi. Her ne kadar bu karar, AB kuralları gereği, oy birliğiyle alınmış olsa da Ukrayna’nın başvurusundan kısa bir süre yapılan açıklamalar gösteriyor ki birkaç üye ülke Ukrayna’nın AB üyeliği konusunda bazı çekincelere sahip. Bir yanda Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya, Slovenya ve Macaristan daha önce duyulmamış bir seçenek olan prosedürlerin hızlandırılmasını talep eden bir açık mektup yayınlarken [2], diğer yanda aralarında Portekiz, Hollanda ve Danimarka’nın da bulunduğu bir grup Batı Avrupa ülkesi, AB’ye katılımın savaş ve göç dalgası gibi acil sorunların çözümü olmadığını öne sürerek çekincelerini açıkladılar.[3]

Peki neydi bu çekinceler? Savaş öncesi Ukrayna’sını Kopenhag Kriterleri olarak da bilinen AB’ye giriş kriterlerini baz alarak değerlendirdiğimizde görüyoruz ki, aday ülkeliği her ne kadar etik sebeplerle tüm üye ülkeler tarafından desteklenmişse de Ukrayna aslında AB üyeliği standartlarından -özellikle demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklara saygı gösterilmesini ve azınlıkların korunmasını garanti eden kurumların istikrarını şart koşan siyasi kıstaslardan- oldukça uzakta.  Bu durumun en büyük sebeplerinden biri ülkeye çok uzun yıllardır hâkim olan yolsuzluk ve oligarşi. Ukrayna oligarşisinin kökleri, Ukrayna’da bazı bireylerin ve klanların Sovyet endüstriyel mirası, yeni devlet yönetimi, devlet bütçesi ve kamuoyu üzerinde demirden bir hakimiyet kurmalarını sağlayan Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin yaşandığı 1990’lara dayanıyor. Bahsettiğimiz durum, Avrupa Sayıştayı tarafından da “çoğunluk pahasına azınlığın yararına olan üst düzey yetkinin kötüye kullanılması” olarak tanımlanan bir “büyük yolsuzluk” sistemi.

2014’te Euromaidan’ın ardından, bazı oligarşik gruplar çok güç kaybetseler de hayatta kalmayı ve hükümetin önemli kısımları üzerinde yeniden büyük bir etki yaratmayı başardılar. Fakat Euromaidan aynı zamanda Batılı kurumlarla daha güçlü kurumsal entegrasyon başlattı. Bu yakınlaşma, devlet bünyesinde bir dizi yeni yolsuzlukla mücadelenin oluşturulmasını sağladı: Ulusal Yolsuzluğu Önleme Ajansı, Özel Yolsuzlukla Mücadele Savcısı, Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosu, Devlet Soruşturma Bürosu ve Yolsuzlukla Mücadele Yüksek Mahkemesi. Bu kurumlar, Petro Poroşenko’nun başkanlığı sırasında yolsuzluğu sınırlamak için yeterli dişe sahip değildi, ancak güçleri giderek arttı. 2021’de, Başkan Zelenski’nin ekibi birkaç oligarşi karşıtı eylemi onaylamaya cesaret ettiğinde, yolsuzlukla mücadele kurumları ve yeni mevzuat, 2022’de gerçek oligarşisizleşme beklentileri için zemin sağladı. [4] Fakat unutmamak gerekir ki Zelenski’nin 2019’da göreve geldiğinde tahmini net değeri 1,5 milyon dolar olan mal varlığı, kendisinin devlete başkanlığı görevine gelmesinden sonra ciddi oranda arttı. Kasım 2021’de ortaya çıkan Pandora Belgeleri’nde, Zelenski’nin 2012’de bir offshore şirketler ağı kurduğu ve Londra’da pahalı mülkler satın aldığı ortaya çıktı.[5]

Ukrayna, aynı zamanda basın özgürlüğü ve tarafsız habercilik konusunda da AB standartlarının oldukça gerisinde. Diğer birçok Sovyet sonrası ülkeyle karşılaştırıldığında, Ukrayna’da basının nispeten daha özgür olduğu savunulabilir. Ancak özgür olmak bağımsız olmak anlamına gelmiyor.  Çünkü Ukrayna’nın medya ortamı rekabetçi olmasına ve önemli sayıda bağımsız kuruluş bulunmasına rağmen, birçok yayın ve özellikle TV kanalları oligarklara ait. Bu sebeple medyanın büyük bir kısmı, yanlı olma eğiliminde. Medyanın bir diğer kısmı da politikacılar ve güçlü figürler tarafından da baskı altında.[6]

Kısıtlı basın tarafsızlığına ek olarak, ülkede gazetecilerin güvenliği konusunda da büyük sıkıntılar olduğu biliniyor. Kayıtlara göre, 1992 ve 2021 yılları arasında toplam 13 gazeteci öldürüldü. Kitle Enformasyon Enstitüsü’ne (IMI) göre, 2020 yılında gazetecilere karşı 171 fiziksel saldırı vakası da dahil olmak üzere 229 ifade özgürlüğü ihlali görüldü. Yalnızca 2021’in ilk üç ayında Avrupa Konseyi 58 medya özgürlüğü uyarısı yayınladı.[7] Ülke, medya sahipliğinin şeffaflığına ilişkin bir yasa ve bağımsız bir kamu yayıncısının oluşturulması da dahil olmak üzere iddialı bir basın özgürlüğü reformunu yürürlüğe koydu. Rusya’nın işgalinden sonra ülkenin ve bağımsız medyanın geleceği şimdilik belirsiz.

Diğer önemli bir konu ise ülkedeki hukukun üstünlüğü ve insan hakları. Ukrayna’nın AB üyeliği hayaline kavuşabilmesi için öncelikle insan haklarının korunmasının kendi başına ulusal bir endişe olması gerektiğini ve hukukun üstünlüğünün sağlıklı bir sivil toplumun gelişimi için önemli bir sütun olduğunu anlaması gerekiyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 5 Temmuz 2022 ara raporunda, hukukun üstünlüğü konuları da dahil olmak üzere Ukrayna’daki çeşitli insan hakları ihlalleri kayıt altına alınmış durumda. Ukrayna’da hukukun üstünlüğü, Ukrayna Güvenlik Servisi’nin (SBU) keyfi gözaltıları, yargı bağımsızlığının olmaması ve Ukrayna mahkemelerindeki yolsuzluk nedeniyle tehlikeye giriyor. Ayrıca, Ukrayna’da, siyasi anlaşmazlıkları çözmek ve siyasi muhalifleri etkisiz hale getirmek için yasaları kullanmak yaygın olarak kullanılan bir uygulama. Örneğin, ana muhalefet lideri Viktor Medvedçuk’un davası, hukukun üstünlüğü ve temel usul hakları (adalete erişim haklarının ihlali) ihlallerine bir örnektir.[8]

Görüldüğü üzere Ukrayna’nın, yazımın başında da belirttiğim Kopenhag Kriterleri’nin siyasi ayağının birçok maddesini yerine getirebilmesi için çok çabalaması gerekiyor. Ülkede -her ne kadar savaş sebebiyle sekteye uğramış olsa da- yolsuzluk, oligarşisizleşme ve basın özgürlüğü konusunda halihazırda çalışmalar olduğu ve AB’nin aday ülkelerden bu konularda beklentileri -genel çerçevesiyle de olsa- biliniyor. Fakat bir mesele var ki Avrupa Birliği’nin duruşu önemli bir belirleyiciliğe sahip olacak: Azınlıklar. Ukrayna örneğinde azınlıklar ve insan hakları sorunlarına odaklanma, esas olarak Rus nüfusunu ele alıyor. Asıl soru, AB’nin bu topluluğa bakışı ne olacak, kriterler nelerdir? AB, Ukrayna’dan ne bekliyor? AB’nin bir karar alması ve azınlık haklarının ne olduğunun, devletlerin bunları nasıl kullanması gerektiğinin ve bunların AB tarafından nasıl kontrol edilebileceğinin kesin olarak tanımlaması gerekiyor. Ukrayna örneğinde AB, azınlıkların hakları konusunda Ukraynalılardan ne istediğini ve vatandaşları için neyi garanti edebileceklerini belirlemelidir.

Şimdilik, Avrupa Birliği’nin, üyelik başvurularını 2005 ve 2014 yıllarında yapmış Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile üyelik müzakereleri için nihayet masaya oturana kadar Ukrayna’nın katılım müzakerelerine başlayabilmesi pek olası değil.

Ukrayna’nın “Avrupa ailesine” katılması, ihtiyaç duyduğu reformları gerçekleştirmesi için bir şans. Hepimiz savaş zamanlarının gerekliliğini anlıyoruz, ancak aynı zamanda insan hakları ihlalleri ve hukukun üstünlüğü ihlallerinin hiçbir mazereti olmadığını da biliyoruz.


[1] https://neighbourhood-enlargement.ec.europa.eu/news/statement-president-von-der-leyen-ukrainian-president-Zelenskiy-occasion-presidents-visit-kyiv-2022-04-08_en

[2] https://www.president.pl/news/open-letter-by-presidents-in-support-of-ukraines-swift-candidacy-to-the-european-union,49584

[3] https://www.euronews.com/my-europe/2022/06/20/consensus-builds-around-ukraines-eu-bid-ahead-of-crucial-summit-in-brussels

[4] https://www.journalofdemocracy.org/wp-content/uploads/2014/07/Aslund-25-3.pdf

[5] https://www.occrp.org/en/the-pandora-papers/pandora-papers-reveal-offshore-holdings-of-ukrainian-president-and-his-inner-circle

[6] https://rsf.org/en/country/ukraine

[7] https://www.freepressunlimited.org/en/countries/ukraine

[8]https://www.ohchr.org/en/statements/2022/01/interactive-dialogue-oral-update-ukraine?LangID=E&NewsID=27966

Bilge Büyükkasap

Bilge Büyükkasap

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.