Tıp Tercih Etmek

Geçtiğimiz günlerde üniversite tercihlerinin açıklanmasıyla tıp seçmenin vizyonsuzluğu üzerine yazılan birkaç tweet ve ilk bakışta haklı olabileceklerini düşündüren bir anlayış var. Türkiye’nin ilk binine giren insanlar neden tıp veya hukuk yazıyor, aslında çok güzel bir soru. Bir süredir düşündüğüm ve görece siyasetten biraz uzaklaştırıcı olduğu için bu konu üzerine bir şeyler de ben söylemek istediğimi fark ettim.

Öncelikle, tıp fakültesine gitmenin en tabii olarak rahat bir memur hayatı sürme etkisi var. Bundan on sene önce doktorların alım gücünü de göz önüne alınca, işten çıkarılma riski çok az olan ve memur haklarına sahip iyi maaşlı bir iş oldukça cezbedicidir. Burada lafı biraz daha farklı bir yere getirmek istiyorum. Aslında bakarsak, bu da biraz kişisel bir nokta olacak. Ben üniversite sınavına girmeden neredeyse iki sene önce eşit ağırlıktan tercih yaparak hukuk, ekonomi ve felsefe bölümlerinden birine yerleşmeye karar vermiştim. Başta çevrem olmak üzere hukuk dışında bu kararı onaylamadığını fark ettim. Hukuk dışında önerilen bölümler de tıp, çeşitli mühendislikler ve eczacılıktı. Burada asıl noktanın, bu bölümlerin görece daha garanti bir hayat sağlamasından farklı olarak ailenizin yaşadığı hayatla da ilgisi var. Memur bir ailenin çocuğu olarak 70 bin nüfuslu bir ilçede büyüdüm. Ailemin sosyal çevresinde görebildikleri en refah hayatı yaşayan insanlar; doktorlar, eczacılar, hakimler, savcılar ve avukatlardı. Bir insanın yirmi yıl boyunca çeşitli meslek gruplarının düzenli bir maaş ve işinin son bulma riski hayli düşük olduğunu gördüklerinde çocuklarının da bu hayatı takip etmesi en mantıklı olan tercih olacaktır. Bu bakış açısıyla haklı olunduğunu düşünüyorum.

Bu süreçte bir sene daha sayısal sınıfında durup sonra da okul değiştirmiştim ve günün sonunda Boğaziçi Felsefe bölümüne girdim. Pişman mıyım sorusuna evet diyemesem de Bilkent’e gitmeyi daha ciddi düşünürdüm. Bu noktada kendi tercihimin ailem ve çevrem için ne kadar uç olduğunu hissettikten sonra hiçbir tercih yapan kişiye “Ailene karşı neden kendi isteklerini seçmedin?” demek çok affedersiniz şımarıklıktır. Çoğumuz, hatta bazı noktalarda kendi anne babalarımız bile kişisel çevremizin yanında farklı aile ve akrabalarının yanında farklı davranarak büyüdü. Kendi kişiliğini kendisi zorla yaratabilirken veya ona verilen dar alanda inşa edebilirken, bir kısım insan grubu ise ailesinden istediği bölümü okuyabilme özgürlüğünü aldı, bir kısmı da alamadı. Günün sonunda tıp okuyan ve bu bölümü tercih eden bir insanın da en temelinde vizyonsuzluğa dayanan bir durumda olduğunu düşünmek de halktan oldukça kopuk bir durum bence. İlçemde ne kadar arkadaşım varsa tercihlerini ailelerinin nazına göre hazırladı. Belki Türkiye’nin bambaşka bir yerinde insanlar aile baskısı olmadan tercih yapabiliyorsa bilmiyorum.

Aile yönlendirmesinin en belirgin olduğu örnekler, bana kalırsa tıp fakültesi mezunu sanatçılar, televizyon karakterleridir. Belli ki aile baskısıyla bu insanlar tıp fakültesini tercih etmiş ve bununla beraber bir yandan da kendi istedikleri mesleği yapmaya çalışmışlar. Sadece bu örnekler bile aslında durumun bir vizyonsuzluk meselesinden çok -yaşanmak istense de- baskı yüzünden yaşanamayan hayatlar ile ilintili olduğunu gösteriyor. Türkiye’de çoğu insan tıp fakültesini tercih edememe lüksüne sahip değil.

Durumun bir diğer kısmı da Türkiye’de işsiz kalmanın geçersiz bir korku olduğunu düşünmek olacaktır. Üniversite diploması ile fabrikatör olamazsınız, ama orta sınıf olursunuz. Açıkçası doktorların alım gücünün her geçen yıl daha da geriye düşmesi ve yurt dışına göç oranlarının her ay katlanarak artması bir yana, tıp diplomasının ölene kadar sunacağı garanti özellikler Türkiye’nin dışını da kapsamaktadır. Sürekli işten çıkarılmalar, işsizlik ve ekonomik krizin olduğu bir noktada derece yapan bir kişinin böyle düşünmesi, vizyonsuzluktan çok kendini garantiye alabilmektir bana kalırsa.

Refah içinde yaşamanın, okuyup çalışarak her geçen gün daha da zorlaştığı bir ekonomide ve doğrudan beyaz yakanın ekonomik yükünün artırıldığı bir ülkede; tıp, hukuk, eczacılık, diş hekimliği ve çeşitli eski mühendislik dallarını tercih etmek; bana göre vizyonsuzluktan öte daha temel bir nedenle açıklanabilir. Bu neden baskılara adapte olma yetisi ve endişe duymadan bir hayat yaşama isteğidir. Aksi takdirde, binlerce insan uzay mühendisi olmayı daha ciddi düşünürdü.

Kayra Kocagil

Kayra Kocagil

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.