1942’de Jean Paul Sartre’ın annesi hastalıkla boğuşurken Almanlar da Fransa’yı işgal etmiş durumda. Sartre bir karar vermek zorunda. Annesiyle mi ilgilenmeli yoksa yaşıtlarıyla, arkadaşlarıyla birlikte direnişlere mi katılmalı? Sartre, Varoluşçuluk adlı eserinde bu kararın ne kadar zor olduğunu anlatıyor. Slavoj Zizek’in soru işaretlerini derinleştiren cevabı şöyle oluyor. Annesine, arkadaşlarıyla direnişe katılacağını söylesin. Arkadaşlarına da annesine bakmak zorunda olduğunu iletsin. Ve oradan hızla uzaklaşıp düşünmeye gitsin. Buna bir de fıkra ekliyor. Engels, Lenin ve Marx’a soruyorlar. Bir metresiniz, bir de karınız var ve seçmek zorundasınız. Hangisini seçersiniz? Sorunun ilk muhatabı olan Marx eşini seçeceğini söyleyerek cevap veriyor. Daha iyi koşullarda yetişen Engels ise ben metresimi seçerim diyor. Sıra Lenin’e geldiğinde devrim liderinin cevabı ikisini de seçmek yönünde oluyor. Lenin diyor ki karıma metresimle birlikte olmak zorunda kaldığımı, metresime de karımla birlikte olmak zorunda kaldığımı anlatırım. Ve oradan ayrılıp düşünmeye başlarım, diyor.
İspanya futbolunun zirve ligi LaLiga’da sezon sonu yaklaşırken şampiyonluğu ezeli rakibi Barcelona’ya kaptıran Real Madrid, 35. haftada Valencia deplasmanına çıkıyor. İkinci yarıda Real Madrid’in genç yıldızı Vinicius Jr’a ırkçı saldırılar başlıyor. Vinicius Jr tribünlerden bir taraftarı işaret ederek oyunun durmasını talep ediyor. Oyun bir süre duruyor. Söz konusu taraftarın olduğu bölüm tribünden boşaltılarak stadyum hoparlörlerinden ırkçılık karşıtı anonslar yapılmaya başlanıyor. Bir süre durdurulan oyun yeniden hareketleniyor. Brezilyalı yıldız 90+7’de rakibine yaptığı hareketin ardından kırmızı kartla oyun dışında kalıyor. O günden bugüne tartışmalar dünya geneline yayılarak çeşitli ortamlarda masaya yatırılıyor. Basına yansıyan son hamle ise Vinicius Jr’ın memleketi Brezilya’dan geliyor. Rio de Janeiro hükümeti, ırkçılık karşıtı çıkan yeni yasaya Vinicius Jr’ın adını veriyor. Vini Jr yasasına göre ırkçı saldırıların ortaya çıktığı müsabakalar durdurulmalı ya da ertelenmeli.
Yeni dünyanın modern insanı, düşünmekten alıkonulan bir varlık. Öyle veya böyle insanların düşünmeleri engelleniyor. Zaman yok, acele etmeliyiz, bir an evvel harekete geçmeliyiz. Hiçbir şey yapmadan oturup bekleyelim mi peki? Bazen evet. Oturup beklememiz, biraz durup düşünmemiz gerekiyor. Ondan sonra ancak neyin şiddet olduğuna neyin olmadığına karar verebiliriz. Aradığımız şeyin mutluluk mu olduğuna yoksa sadece işleyen çarka çomak sokmadan düzenin devam etmesine mi hizmet edeceğimize karar vermeliyiz. Martin Heidegger, dili insanın içinde yaşadığı yer olarak tanımlıyor. İnsanın bir dilin içine yerleştiğinden ve onunla yaşadığından bahsediyor. Futbol taraftarlarının dilinde şiddet hep var. Yaşanması istenmeyen olaylarla karşılaşıldığında sanki bu şiddet sıfırdan ortaya çıkmış gibi davranılıyor. Vinicius Jr’a edilen hakaretin sadece Vinicius Jr’a edilmediğini anlayabilmek için ise şiddet kadar uzun yıllardır futbolun içinde olmaya gerek yok.
EURO 2020 şampiyonası İngiltere Milli Takımı için rüya gibi geçiyordu. Bu cümle doğru değil. EURO 2020, ada ülkesi için sadece saha içinde rüya gibi devam eden bir turnuvaydı. Sahanın dışına bakıldığında ırkçılıkla ilgili tartışmalar hiç durmuyordu. İkinci tur maçında İngiltere’ye Almanya karşısında galibiyeti getiren gollerden ilkini atan Raheem Sterling turnuvada takımını sırtlayan oyuncuydu, buna şüphe yok. Lakin bu karşılaşmanın ardından Liverpool efsanelerinden John Barnes’ın şüphelendiği bir durum söz konusu. Barnes, Sterling başta olmak üzere o sırada yere göğe sığdırılamayan kahramanlardan siyah olanların bir gün penaltı kaçırmaları durumunda beyaz oyunculardan daha fazla eleştirileceğini öngörmüştü. Çeyrek finalde de yarı finalde de ayağı kaymayan İngiltere, final karşılaşmasına Wembley’de çıktı. Futbol evine dönmeye çok yakındı. İtalya ile oynanan maçta eşitlik bozulmayınca İngiltere’de penaltı kaçıran üç siyah oyuncu sosyal medyada ırkçı saldırıların hedefi oldu. Kutlamalara hazırlanan İngiltere’de ırkçılık ve kimlik tartışmaları yeniden alevlendi. Bu anı rahatlıkla tahmin edebilen John Barnes kahin değildi, futbol alimi olmasına da gerek yoktu. Sadece beyaz noktada sakindi, acele etmiyordu, durup düşünmeye vakti vardı.
Toplumun aidiyet duygusuyla yaklaştığı, kadere yakından tanıklık edebildiği her alanda olduğu gibi sporda da öznel şiddet, genel şiddeti engelleyebiliyor. Vinicus Jr’ın hakaretlere maruz kaldığı maçın ardından İspanya’daki ırkçı tutumu sorgulayanların sesi hemen bastırılmıştı. Sebep bir grup taraftarın neden olduğu anları koca bir futbol iklimine mal etmemek gerektiğiydi. Halbuki şov devam ediyordu. Brezilyalı yıldız o maça devam etti, hatta duraklama anlarında kırmızı kart gördü. Bunlar futbolun içinde vardı da ırkçılık neden yok gibi davranılıyordu? Çünkü şiddet, kendisiyle karşılaşıldığında hep sıfırdan var ediliyor, her zaman sıfır noktasından tartışılıyor. John Barnes’ın Avrupa Şampiyonası’nda olacakları önceden görmesini sağlayan bilgi Boris Johnson hükümetinden ya da 1982 Dünya Kupası’na net etki eden Margaret Thatcher hükümetinden geliyordu. Futbol topunun orada olduğunu bildiğimiz gibi şiddet de oradaydı. Bu sene Türkiye’nin başına gelen deprem felaketinin ardından o topun tekrar santraya konulacağını ve Icardi’nin Atsu’dan daha çok konuşulacağını bildiğimiz gibi John Barnes da Almanya’ya karşı alınan zaferin ardından olası bir felaketi kolayca hesap edebiliyordu. Ne futbol topu ne endüstriyel devrim ne de taraftarların şiddeti yeni icat edildi. Vinicius’u kahreden olayı idrak etmeye çalışırken ırkçı söylemleriyle tanınan Jair Bolsonaro’yu destekleyen Neymar, Ronaldinho gibi yıldızları anmadan geçilmemeliydi. Valencia maçında hoparlörlerden alelacele yapılan ırkçılık karşıtı anonslar ya da Vini Jr adıyla çıkarılan yasa tam olarak neyi vadediyor bilmiyorum. Benim bildiğim şovun bazen biraz olsun durması gerektiği. Sterling’in golleriyle futbolun evine döneceği anlatısının emperyal İngiltere’yi hatırlatması gerektiği. Futbol topunun dönmeye biraz ara vermesi gerektiği ve taraftarın biraz durup düşünmesinin elzem olduğu. Devrim Marx’ın Kapital’i yazmayı tamamlamasını bekleyebilirken şov devam etmemeli, çark biraz da onu döndürenlerin ayağına dolanmalı.