Sağırlar, Dilsizler ve Görme Engelliler Bu Ülkenin Yurttaşı Değil mi?

Kaldırımda yürürken sarı çizgili alanlara denk gelmişsinizdir. Bu alanlar, görme engelli bireylerin yollarını daha rahat bulmaları için yapılmıştır. Tahmin edeceğiniz gibi onlar da sizin benim gibi vergileri ödeyen ve hakları olan kişilerdir. Fakat bu şeritlerin üzerine arabalar park ediliyor, çöp dökülüyor veya diğer insanlar masa atıp ayakta veya oturarak sohbet ediyor ve yolu kapatıyor. Kaldırımların yüzeyi düz değil ve su birikintileri dolu. Trafik levhaları sesli ve yönlendirici değil, örneğin Ankara’da karşıdan karşıya geçebilmek adına neredeyse hiçbir yerde gerekli düzenleme mevcut değil. Rögar kapakları hep açık, açık olmasa bile beklemediğiniz bir yerde etrafı çevrilmemiş çukurlar var. Çoğu caddede, iş yerinde veya kamu binasında merdivenlerin yanında asansör yok. Belediye otobüslerinde dur butonları ve ikaz düğmeleri bile oturakların yanında değil. Hangi durağa gelindiğini bildiren sesli sistemler veya hangi durağa gelindiğini gösteren kabartma işaretler yok. Bu bahsettiklerim size küçük şeyler gibi gelebilir fakat emin olun bu bahsettiğim şey görme engelliler için tahmin ettiğinizden çok daha önemli. Peki tüm bunları denetleyen ve ilgilenen bir irade var mı? Elbette yok. Milyarlarca liralık vergilerimiz bu düzenlemelere gitmeyecek de nereye gidecek? Engellilerin haklarını savunmak için işaret fişeği mi bekliyoruz?

Özel gereksinimli yurttaşlar için EKPSS adı verilen bir sınav var. Fırsat eşitliği bağlamında sağır, dilsiz, görme engelli veya diğer yurttaşların memur olarak atanabilmesi için yapılan bir sınav bu. Fakat ülkede yeterince EKPSS kursu yok; tekelleşen kurslar fahiş fiyatlar istiyor, bu kurslarda alanında uzman olan eğitmen sayısı çok az; örneğin öğretmenlerin çoğu işaret dili bilmiyor veya kabartma haritanın ne olduğundan habersiz.

İşin diğer kısmı bambaşka: Kota açığına rağmen bu yıl toplu engelli kamu personeli alımı gerçekleşmedi. EKPSS’ye giren 200.000 civarında kişinin çoğu iş bulamadı. Mevcut iş yasasındaki engelli kotası acilen %6’ya çıkarılmalıdır. Kamu sektörü dışında alanlardaki iş kotası zaten malum; gündelik hayatında bir süpermarkete, pizzacıya ve mağazaya gittiğinizde özel gereksinimli veya engelli kaç kişi gördünüz şimdiye dek? Bu insanlar nasıl geçinecek? Onuruyla ve emeğiyle geçinme hakkı, her şeyden evvel bir hak değil hak mücadelesi olmuş durumda. (Altı Nokta Körler Derneği’nin yaptığı açıklamalara yakından bakmalısınız.)

İhtiyaç sahibi engellilere verilen sembolik mahiyetteki aylıklar ve evde bakım ücretinde bireysel gelir yerine aile geliri esas alınarak ihtiyaç sahibi olanların aylıklarında kesinti yapılmaktadır. Bu acilen değiştirilmelidir. Engelli bakımıyla yükümlü ailelere daha fazla ödenek ayrılmalıdır.

Özel gereksinimli çocuklar için MEB devlet okullarında yeterince personel görevlendirmiyor. Öğrenciler, diğer öğrenciler ile “karıştır barıştır” adı altında eğitim görüyor. Sağır ve dilsizleri için veya görme engelliler için kaç okul var? Veya gerçekçi olalım; kaç okulda kaç sınıf var özel çalışma var? Sınıflarda bu öğrencilere göre düzenlenmiş ne gibi cihazlar var?

Alandaki matbu yayın sayısı hem EKPSS hem de özel gereksinimli veya engelli çocuklar için ne yazık ki çok kısıtlı ve beklenildiği gibi fiyatlar çok pahalı. Bu matbu yayınlardan alınan vergi acilen sıfırlanmalı ve tedarik zinciri denetlenmeli.

Ülkemizde milyonlarca özel gereksinimli ve engelli yurttaş var. Fakat taleplerini ve haklarını mecliste ve kamuda dile getirmekte zorlanıyorlar çünkü yeterince temsil edilmiyorlar. Yalnızca seçim zamanları hatırlanıyorlar. Elbette yüzlerce sivil toplum örgütü kurarak mücadeleye devam ediyorlar. Ancak bizim duyarlılığımız bu mücadeleye daha çok eşlik etmek zorunda. Ulaşım ve iş imkanları konusunda acilen eyleme geçmek zorundayız. Onları duymayanlara karşı biz de onlara eşlik ederek ortak sesimizi yükseltmemiz gerekir. Diyanet İşleri Başkanı’nın son model makam arabasına ve kokain partisi yapan ak-çocukların yat gezilerine değil, vergilerimiz tam olarak demin sözünü ettiğim alanlara ayrılmalı.

Elbette yaşlı-zengin-erkekler topluluğu olan siyasetçilerimizin çoğunun hiçbir şey umurunda değil; kendi çıkarları ve kabilelerinin menfaatleri dışında. Biz sesimizi yükseltmedikçe de her alanda olduğu gibi engelli haklarında da bir adım atmayacaklar.

Yahu bu insanlar bu ülkenin yurttaşı değil mi?

Not: Bu yazıda biraz sert bir dil kullandığımın farkındayım ama söylemeden edemeyeceğim: “Görme engelli”, “görmeyen” veya “kör” veya “özel gereksinimli”; bu terimlerin hangisini kullanmamız gerektiği konusunda içinde yaşadığımız toplumun dinamikleriyle pek ilişkisi olmayan tuhaf teorik kitaplara bakmak yerine, doğrudan alana inip ilgili STK’larda görev almayı insanların kendisiyle konuşmayı tavsiye ediyorum. Dernek isimlerini niçin “sağır”, “kör”, “engelli” diye aldıkları sorularak başlanabilir örneğin. Kimsenin kasıntı ve yersiz bir duyarlılığa veya dil polisliğine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.

Taner Beyter

Taner Beyter

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.