Röportaj: Mahsa Amini’nin Polis Tarafından Öldürülmesine Karşı Gerçekleşen Protestolar ve İranlı Anarşistler Üzerine

Editör Önsözü

Bu röportaj Kara Gül Uluslararası İlişkiler Komitesi tarafından, İran ve Afganistan’da faaliyet gösteren bir grup olan Anarşizm Çağı Federasyonu ile yapılmıştır. Röportajın çevirisi karşılıklı dayanışma ilişkileri ve alınan basım izni çerçevesinde arete Portal’ın editör ekibi (Emin Aslan Özbek, Ezgi Meriç Baş, Kağan Sarıkaya ve Tayfun Tatar) tarafından kolektif usulle gerçekleştirilmiştir. Bu röportajı çevirmekteki niyetimiz İran’daki direnişin sesini Türkiye’de Türkçe bir yayımla yükseltmeye katkı sunmaktır. Bu vesileyle İran’daki direnişi ve direnişçileri selamlıyor, hayatlarını kaybeden tüm insanları anıyoruz.

Röportajın İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.


Giriş

Tarih 13 Eylül 2022; yirmi iki yaşındaki Mahsa Amini, bir İran İrşad Devriyesi (diğer adıyla “ahlak polisi”) tarafından, Tahran’da, kılık kıyafet ve tesettürle ilgili yasalara uymadığı gerekçesiyle tutuklanmıştı. Tutuklanmasından üç gün sonra 16 Eylül’de polis, Mahsa’nın ailesine Mahsa’nın “kalp yetmezliği yaşadığını” ve iki gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybettiğini bildirdi.

Mahsa’nın kendi erkek kardeşinin de ifadesi dahil olmak üzere, görgü tanıklarının ifadeleri, onun işkence eşliğinde tutuklandığını ortaya koyuyor. Sızdırılan tetkikler, Mahsa’nın aldığı darbeler neticesinde beyin kanaması ve felç geçirdiğini, dolayısıyla ölümüne bunların neden olduğunu gösteriyor.

Mahsa’nın ölümüne dair ayrıntıların kamuoyunda yayılmasından bu yana, İran’da Mahsa’nın polis tarafından katledilişini protesto eden gösteriler patlak verdi.

Hızla ortaya çıkan ve büyüyen bu durumu daha iyi anlamak üzere, İran ve Afganistan’da faaliyet gösteren “Anarşizm Çağı Federasyonu” (Federation of Anarchism Era) ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik.

Bu röportaj 20.09.22 ile 23.09.22 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.


Röportaj

Black Rose / Rosa Negra (BRRN): İlk olarak, lütfen Anarşist Çağ Federasyonu’nu bize kısaca anlatır mısınız?

Anarşizm Çağı Federasyonu (FAE): Anarşizm Çağı Federasyonu; İran, Afganistan ve ötesinde faaliyet gösteren, yerel bir anarşist federasyondur.

Federasyonumuz; milliyetçi, dine dayalı, kapitalist ve pasifist eğilimler dışında tüm anarşist eğilimleri kabul eden Sentez Anarşizmini temel alır. İran gibi son derece baskıcı bir ortamda, uzun yıllara dayanan örgütlenme deneyimimiz, bizi gerilla savaşına dayalı bir örgütsel yaklaşım ve felsefe geliştirmeye yöneltti.

Dini, diğer tüm baskıcı sistemlerden daha eski ve kalıcı, bugün insanlığı köleleştiren kapitalizme ve diğer otoriter sosyal yapılara çok benzeyen hiyerarşik bir yapı olarak gören ateist bir örgütüz. Bizim baktığımız yerde sınıf savaşı; kutsalı ve tabuyu yaygınlaştıran, onları baskı ve şiddetle sindirerek özgürlüğümüzü ve otonomimizi elimizden alan ruhban sınıfına karşı savaşmayı da kapsamaktadır.

BRRN: Mahsa Amini kimdir; ne zaman, neden ve nasıl öldürüldü?

FAE: Ailesi tarafından Zhina olarak hitap edilen Mahsa Amini, Kürdistan’ın Saghez (Saqez) şehrinde yaşayan 22 yaşında bir Kürt kızıydı.

Mahsa, akrabalarını ziyaret etmek için ailesiyle birlikte Tahran’a gitti. 13 Eylül’de, ağabeyi Kiaresh Amini ile ahlak polisi ya da sözde “İrşad Devriyesi” Mahsa’yı “uygun olmayan başörtüsü” nedeniyle tutukladı. Erkek kardeşi Mahsa’nın tutuklanmasına direnmeye çalıştı ama polis göz yaşartıcı gaz kullanarak Kiaresh’e de saldırdı.

Gözaltına alınan diğer birçok kadın, polis minibüsünde yaşananlara tanık olmuştu. Karakola giderken yolda tutuklu kadınlarla polisler arasında tartışma çıktı. Tutuklanmasını protesto eden kadınlardan biri de Mahsa Amini idi. Mahsa, polis memurlarına Tahranlı olmadığını ve serbest bırakılması gerektiğini söyledi.

Polis, gözaltındaki tüm kadınları bastırmak için fiziksel şiddete başvurdu. Mahsa da bu şiddetten mustarip olanlardandı. Görgü tanıkları, polislerin Mahsa’nın başını polis minibüsünün yan tarafına sert bir şekilde vurduğunu söyledi.

“Ahlaki Güvenlik Kurumu”na geldiğinde Mahsa’nın bilinci halen yerindeydi fakat gözaltına alınan diğer kadınlar onun iyi olmadığını görüyorlardı. Polis, Mahsa’nın durumuna tamamen kayıtsızdı ve onu rol yapmakla itham ediyorlardı. Kadınlar, Mahsa’nın ihtiyaç duyduğu tıbbi bakımı almasına yardım etmek için tepki göstermeye devam etti. Tüm bu tepkiler, yine polisin şiddetiyle karşılaştı. Mahsa Amini yine polis tarafından şiddete uğradı ve ardından bilincini kaybetti.

Polis, daha sonra Mahsa’nın durumun ciddiyetini fark etti ve kalp masajı yaparak ve bacaklarını havaya kaldırarak onu ayıltmaya çalıştı. Bu girişimler başarısız olunca polis, olayı kaydetmiş olabilecek tüm cep telefonlarına ve kameralara el koymak amacıyla diğer kadınlara saldırdı.

Uzun bir gecikmenin ardından, kayıp ambulans anahtarının bulunmasıyla Mahsa, Kasra Hastanesi’ne kaldırıldı.

Mahsa Amini’yi kabul eden klinik, Instagram’da yaptığı bir paylaşımda Mahsa’nın hastaneye geldiğinde beyin ölümünün gerçekleşmiş olduğunu iddia etti. Bu Instagram gönderisi daha sonra silindi.

14 Eylül’de Kasra Hastanesi’nde çalışan bir arkadaşıyla beraber tanıklığını aktaran bir Twitter kullanıcısı, polisin doktorları, hemşireleri ve sağlık personelini herhangi bir fotoğraf veya video kanıtı çekmemeleri, ayrıca ölüm nedeni hakkında Mahsa’nın ebeveynlerine yalan söylemeleri hususunda tehdit ettiğini anlattı. Gözdağı verilen hastane, polisin söylediklerine riayet etmeyi tercih etti. Yetkililer, Mahsa’nın anne ve babasına bir “kaza” geçirdiği yalanını söylediler ve onu iki gün boyunca yaşam destek ünitesinde tuttular. Mahsa’nın 16 Eylül’de öldüğü açıklandı. Siber aktivistler tarafından sızdırılan tetkik raporlarında, Mahsa’nın ölüm nedeninin; kemik kırıkları, iç kanama ve beyin ödemi olduğuna dair ibareler mevcuttu.

BRRN: Mahsa’nın Kürt kimliği tutuklanmasında ve ölümünde ne denli rol oynadı?

FAE: Mahsa’nın ölümünde şüphesiz Tahran’da dolaşan bir Kürt olmasının payı var.

Ancak bu şiddet ve baskı, İran’da yaşayan tüm kadınların tecrübe ettiği bir gerçekliktir. Ahlak polisinin kadınları şiddet uygulayarak polis minibüslerine bindirmesine, kadınları hareket halindeki bir araçtan caddeye atmasına ve kadınların başka tesettürlü kadınlar tarafından “uygunsuz başörtüsü” nedeniyle taciz edilmesine ilişkin video görüntüleri bulmak için çok uzağa gitmeye gerek yok. Bu videolar, kadınların İran’da yaşadıkları cehennemin sadece ufak bir kısmını gösteriyor.

Mahsa’nın tutuklandığı gün erkek kardeşiyle beraber olması bir tesadüf değildi. İran’ın ataerkil toplumunda kadınlar, ahlak polisini savuşturmak ve toplum içinde onları hedef alabilecek huysuz insanları caydırmak için işlerini yaparken yanlarında baba, koca, erkek kardeş ya da kuzen, bir erkek akraba getirmelidir. Genç çiftler toplum içinde birbirine çok yakın görünmeyi tercih etmez ya da bir diğer ifadeyle ahlak polisi tarafından şiddete uğrama veya gözaltına alınma riskini almaz. Akrabaların, polise “masumiyetlerini” kanıtlayacak delillere ihtiyaçları olur. Kadınları ruj ve oje için tutuklamak İran’daki Y kuşağından çoğumuzun netlikle hatırladığı bir manzaradır.

“Uygun olmayan tesettür” için asitli saldırı tehditleri, İran’da kadınların katlandığı bir diğer kâbus.

Ataerkillik ve dini otokrasi tüm kadınları etkiler.

BRRN: İran halkı Mahsa’nın ölümünü nasıl öğrendi? Halk arasında yayılan ilk tepki ne oldu?

FAE: Daha önce de belirttiğimiz gibi çok fazla görgü tanığı vardı. Hiçbir tehdit ya da dayatma Mahsa’nın ölümünün nasıl gerçekleştiğinin sızmasını engelleyemedi.

Mahsa’ya müdahale eden doktor, Mahsa’nın durumunu belgeleyen foto muhabiri ve Mahsa’nın ailesinin başının belada olduğunu belirtmekte fayda var. Nitekim, tutuklandılar ve güncel durumları bilinmiyor.

İlk tepki öfkeydi. İnsanlar zaten Mahsa’ya dair haberleri 14 Eylül’den beri paylaşıyordu. Fakat, o zaman öfke henüz geniş çaplı protestolar yol açacak veya isyan çıkaracak kadar güçlü değildi. İnsanlar hala Mahsa’nın komada olduğunu ve iyileşmesi için bir umut olduğunu düşünüyordu. Ardından 16 Eylül’de Mahsa’nın öldüğü bildirildi.

En başta, Kasra Hastanesi’nde polis tarafından dağıtılan küçük eylemler vardı. Mevcut büyük ayaklanmanın kıvılcımı ise Mahsa’nın memleketi Sakkız’da yandı.

BRRN: Mevcut gösterilerin ölçeği nedir? Eylemler ülkenin hangi bölgelerinde yoğunlaştı?

FAE: Süreç çok dinamik ve inanılmaz bir hızla değişiyor.

Biz bu röportajı yaparken, ayaklanma İran’ın 31 eyaletinden 29’unu kapsayacak biçimde genişledi. Ayaklanmanın öne çıkan özelliklerinden biri, İran’ın Tahran, Tebriz, İsfahan, Ahvaz, Reşt ve diğerleri gibi büyük şehirlerine hızla yayılmış olması.

Hatta, rejimin ideolojik kaleleri Kum ve Meşhed ayaklanmaya katıldı. Daha sonra rejimin ticaret merkezi olan Kiş Adası da ayaklandı. Bu son yıllarda tanık olduğumuz en kapsamlı ayaklanmaydı.

23 Eylül’de sendikacılar protestolar lehine genel bir grev planlıyorlar. Rejimin aynı gün silahlı bir gösteri planı var. Çok fazla şey oluyor.

BRRN: İran bu gösterilere nasıl karşılık verdi?

FAE: Rejimin protestolara yönelik ilk tepkisi, daha önce deneyimlediklerimiz kadar acımasız değildi.

Bunun bir nedeni, hazırlıksız yakalanmaları oldu. Rejim, bu güçlü tepkiyi beklemiyordu. Daha da önemli bir sebep ise İbrahim Reisi’nin BM’de olması. Üst düzey yetkililerin İran’da olmayışı, Mahsa’nın kamuoyuna duyurulan öyküsü ve protestolar, bunların yanında hükümet üzerindeki baskının uluslararası toplumca izlenmesi bugüne değin bir katliam yaşanmasını engelledi.

Yanlış anlaşılmasın: Polis eylemlerin ilk gününden bu yana birçok kişiyi öldürdü veya yaraladı. Ölenlerin arasında 10-15 yaşındaki çocuklar da var. Ancak biz rejimin üç gün içinde binlerce insanı katlettiği Kasım 2019’u da yaşamış insanlarız.

Daha önceki ayaklanmaların tümünde polis, halkın öfkesinin doğrudan hedefi değildi. Bu sefer başka. Bu sefer kötülüğün sahibi onlar ve insanlar onlardan hesap sormak istiyor. Bunun onları fiziksel ve zihinsel olarak yıprattığını biliyor ve bunu iyi bir haber olarak görüyoruz.

Şu anda Sakkız ve Senendeç amansız bir baskıyla karşı karşıya. Rejim, oradaki ayaklanmayı bastırmak için tanklarını ve ağır askeri araçlarını da getirdi. Protestoculara gerçek mühimmat ile ateş açıldığına dair birçok rapor var.

Eylemler halen sürüyor. Polis arabaları devriliyor. Polis karakolları ateşe veriliyor. Şu an sadece cephaneliklerini yağmalayarak silahlanmamız gerekiyor. Sonrasında, tamamen başka bir isyan aşamasına gireceğiz.

BRRN: Bu gösterileri karakteri açısından feminist olarak nitelendirmek doğru mudur?

FAE: Evet, kesinlikle. Diğer tüm ayaklanmalarda olduğu gibi bu ayaklanmanın evvelinde de yüzeyin altında ciddi hareketlenmeler mevcuttu.

Son zamanlarda tesettür konusunda artan baskıların ve ahlak polisinin büyüyen vahşetinin, İranlı kadınları kendiliğinden, otonom ve feminist öz-örgütlenmeye ittiği söylenebilir. Bu yılın başlarında, İran’daki kadınlar, başörtüsü prosedürlerini sıkı bir şekilde uygulayan kafeler gibi işletmeleri kara listeye almaya başladı. Kadınlar ve LGBTQ topluluğunun üyeleri için güvenli alanlar yaratmayı amaçlayan bu hareket, merkezsiz ve lidersizdi.

Bu vahşi baskı; kadınların her yerde ön planda olduğu, başörtülerini yaktığı ve polisleri başörtüsüz biçimde püskürttüğü şu anda doruğa ulaştı. Ayaklanmanın ana sloganı aynı zamanda anarşist, feminist ve seküler ideolojiye dayanan bir toplumdan, Rojava’dan gelmektedir, o da “Kadın, Yaşam, Özgürlük” dür.

BRRN: Gösterilerde hangi siyasi bileşenler (örgüt, parti, grup vs.) bulunuyor?

FAE: Birçok örgüt, parti ve grup, her ayaklanmada protestoları kendi çıkarları için sahiplenmeye veya etkilemeye çalışıyor.

Çoğunluğu bu ayaklanma sırasında ölçeklenemez bir sorunla karşılaştı.

İlk olarak, monarşi yanlıları. İran’ın oldukça ölü önceki Şah’ının oğlu, İran dışındaki medya bağlantılarına ve çalınmış servete sırtını dayayan mirasyedi Rıza Pehlevi, kaynaklarını isyana destek için kullanmak yerine, halkın öfkesine ve öncü protestolara rağmen, ulusal yas çağrısında bulundu. Halk, sonunda onun nasıl bir şarlatan olduğunu gördü. “Şah ya da Lider, baskıcılara ölüm” sloganları İran’ın her köşesinde duyuldu.

Ardından, MEK yani “Mücahit Kalq”. MEK’in bu ayaklanma ile ideolojik sorunları var. MEK, kadın üyelerini kırmızı eşarp takmaya zorlayan bir tarikattır. Kökenlerinin tarihi, 1979’dan önce kaçırılan Marksist-Leninistlere dayanıyor. Onlar tarafından kurulan MEK, Marksist ve İslami ideolojileri birleştiren, bugün ise kapitalist ve emperyalist devletlerin hizmetinde olan bir yapıdan ibarettir. Oysa İran’da kadınlar şu anda başörtülerini ve dini kitapları yakıyorlar. Dolayısıyla MEK’in bu siyasi iklimde söz hakkı yok.

Bir de Rojava deneyimini hor gören ve ondan hep kötü söz eden kimi komünist partiler var. Onların çürütülmüş ve paslanmış sınıf analizleri, burada kalpleri kazanmalarına yardımcı olmuyor. Bütün sekülerizm ve “feminizm taraftarı” propagandalarına rağmen, kadın özgürlüğüne yönelik gerçek tek bir sloganları bile yoktu. Ve ideolojik perdeleri aslında “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganlarını atmalarını engelliyor. Söyleyecek çok bir şeyleri yoktu, bu yüzden sustular. Bu nedenle de bugün protestolarda onların varlığını çok daha az görüyoruz.

Anarşist hareket İran’da gittikçe büyüyor. Lidersizlik, feminizm, anti-otoriteryenizm ve Rojava destekçisi sloganlar barındıran bu ayaklanma, federasyona bağlı ve federasyondan bağımsız anarşistlerin bu ayaklanmada güçlü bir varlığa sahip olmasına yol açtı. Ama ne yazık ki birçok anarşist de tutuklandı ve yaralandı.

Biz bu hareketin anti-kapitalist potansiyelini gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Çünkü İslam Cumhuriyeti bir ölüm kültüdür. Ataerkillik, ırkçılık ve kapitalizm de onun ideolojik direkleridir. Yaşamamız için özgür olmamız gerekiyor ve bu kadınların özgürleşmesi ön planda olmadan yapılamaz.

BRRN: Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Dayanışmayla…

FAE: Dayanışmayla…

BRRN & FAE

BRRN & FAE