Papazın Çayırı’ndan Yıldız Holding’e Fenerbahçe Cumhuriyeti

“Fenerbahçe Cumhuriyeti” sınırları içinde geçirdiğim 5 saat, 100 yıllık bu cumhuriyetin bizim 85 yıllık cumhuriyetimizden daha iyi durumda olduğunu fark etmeme yetti.
Ahalisi belli aralıklarla toplanıp dağılsa da cumhuriyetine daha sadık. Tökezlese de vazgeçmiyor ondan.
“Kale”si daha iyi korunuyor. Arada bir yanlışlık eseri kendi kalesine gol atsa da çabuk toparlıyor.
Başkan’ı daha az tartışılıyor.
İtibarı ve ekonomisi daha iyi…
Ve Avrupa konusunda daha kararlı, iddialı ve gayretliler.

 

Dünyanın gözde teknik direktörlerinden Jorge Jesus’u takımın başına getiren Fenerbahçe 2022-2023 sezonuna iddialı giriyordu. Yıllardır hasretini çektiği Şampiyonlar Ligi arenasında boy göstermesi için engebeli yollardan geçmesi gerekiyordu. Henüz yolun başında işgal altındaki Ukrayna’nın Dinamo Kiev takımına takıldı. Kavuşma 14. kez ertelendi. Avrupa’nın kulüpler bazındaki bir numaralı organizasyonunda en son 2008-2009 sezonunda yer alan sarı lacivertliler bundan bir sezon önce yabancı takımlarla oynadığı maçlarda dosta güven düşmana korku veriyordu. Can Dündar’ın bir acemi için hayret verici izlenimler şeklinde tanımladığı gün Chelsea’yi Şükrü Saracoğlu Stadı’nda bozguna uğratmıştı.

Maç günleri Kadıköy’ün havası bir başka kokar. Meşalelerden yükselen dumanlara Fenerbahçe taraftarının stadyuma yürürken verdiği nefesin, buharlaşan terinin ve galibiyet inancının kokusu karışır. Nihayetinde Fenerbahçe semt takımı. Sultani öğrencilerinin takımı Galatasaray’dan cesaret bulan, ekseriyetle Saint-Joseph Liselilerden oluşan genç bir grubun temelini attığı kulüp. Sarayın takımı gibi maddi imkanlara sahip olmadığından ilk yıllarda pek maça çıkmayan Fenerbahçe’nin resmi kuruluşu bazı kaynaklarda Meşrutiyet’in ilanı sonrası 1908 olarak gösterilir. Bu tarih, Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçında İngiliz devinin mağlup edildiği tarihten 100 yıl öncesini işaret eder. Peki Türkiye’de henüz cumhuriyet yokken doğan Fenerbahçe Cumhuriyeti aradan geçen bir asırda rejimi koruyabildi mi?

Osmanlı’nın son yılları yaklaşırken Galatasaray, maddi imkanlarını saraydan, gücünü okuldan alıyordu. Bu ortamda halkın takımı olma arayışı Fenerbahçe için kaçınılmazdı. 1910’lara yok olma tehlikesiyle giren takımın hayata tutunmasında İttihatçılar etkili oldu. Mustafa Kemal’in çok yakın arkadaşı Sabri Bey, bu dönemde önemli isimlerdendi. Moda’daki evinde Birinci Dünya Savaşı yıllarında Mustafa Kemal’i misafir eden Sabri Bey, savaşın sona erdiği yıldan itibaren Fenerbahçe’nin Milli Mücadele hazırlıkları sürecinde yardımlarına ön ayak oldu. Hatta Mustafa Kemal’in 1918 baharında kulübe yaptığı ziyaret bu sebebe bağlanır. İşgal kuvvetlerine karşı yapılan maçlarda Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’a göre çok daha başarılıydı. “Hatırlamamaya imkan var mı? Mütareke yıllarında işgal kuvvetlerinin her türlü, her soydan temsilci kadrolarını hallaç pamuğuna çeviren Fenerbahçe’yi… Fenerbahçe sevgisinin insaf ve dürüstlükle sebepleri araştırılacak olursa, kabul etmek lazımdır ki, efkar-ı umumiyenin bu büyük teveccühüne, bu köklü muhabbetine en büyük amil sadece parlak ve mükemmel bir futbolla harika neticeler değildir…”[1]

Union Club Sahası ismiyle nam salan Papazın Çayırı, İstanbul’da futbol maçlarına ev sahipliği yapan ilk yerdi. Öte yandan İstanbul işgal altındayken İngiliz ve Fransız askerlerinin sahaya dönüştürdüğü Taksim Kışlası’nın konumu, Papazın Çayırı’nın ikametgahı Kadıköy’e göre daha ulaşılabilirdi. Hazinenin mülkü olan Taksim Stadı’nı işletmesini Galatasaray aldı. Union Club Sahası ise Şükrü Saracoğlu’nun çabalarıyla Fenerbahçe mülkiyetine geçti. Dönemin Maliye Bakanı Şükrü Saracoğlu, 1929’da “Aynı semtte kurulmuş olan ve faaliyet gösteren spor kulüplerinin sayısı birden fazla ise, o semtte üye sayısı daha fazla olan kulüp faaliyetine devam eder.” hükmünü içeren yasanın yürürlüğe girmesini sağladı. Stadın mülkiyeti önce İttihatspor’dan alınarak Milli Emlak İdaresi’ne verildi. Fenerbahçe stadı kiraladı ve adını Fenerbahçe Stadı olarak değiştirdi. Üç sene sonra bu defa Adliye Bakanlığı görevini yürüten Şükrü Saracoğlu, stadın tapusunun Fenerbahçe’ye geçmesini sağladı. Kiralık sahada oynayan Beşiktaş’tan ve işlettiği sahada oynayan Galatasaray’dan farklı olarak Fenerbahçe Kulübü’nün sahip olduğu bu tapu futbol tarihimizde bir ilkti.

Şükrü Saracoğlu’nun girişimlerine Fenerbahçe, Kuşdili’de çıkan yangın felaketi vesile oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü lokalinde çıkan yangının ardından yardım kampanyası başlatıldı. Yangın esnasında Mustafa Kemal’in 1918’deki imzasını taşıyan ve sonraları nereden geldiği bilinmemesine rağmen bir anda ortaya çıkacak defter de kayboldu. Mustafa Kemal kısır kalan kampanyaya destek vererek 500 liralık bağış yaptı. Böylelikle suyun yönü değişti. Yardım kampanyasının boyutunu büyüten Şükrü Saracoğlu, Fenerbahçe’yi stadyum sahibi yaptı. Bu konu otoritelerin ve siyasetçilerin tepkisini çekti. Fenerbahçe Spor Kulübü kapatılmakla tehdit edildi. Çare Saracoğlu’na başkanlık teklif etmekte bulundu. “Fenerbahçe gibi yurdun övünç kaynağı bir spor kulübüne hizmet etmek benim için en büyük şereftir.” diyen Şükrü Saracoğlu başkanlık görevinde 16 yıl kaldı. Bu zaman zarfında Fenerbahçe; İstanbul’da, Türkiye’de ve Milli Küme’de defalarca şampiyonluk yaşadı.

Fenerbahçe 1950’li yıllara girerken gelirlerini yükseltecek yeni ve görkemli bir stadyum inşa etme niyetindeydi. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ya da İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’ın sözleri tutulmadı. Yeni stadyum projesi 1960’a kadar sarktı. Fenerbahçe taraftarları yeni stadyum için 80’lere kadar beklediler. Bu esnada Adnan Menderes hükümetinin devreye girmesiyle Fenerbahçe yeni stadyum projesi için stadın mülkiyetinden oldu.  Daha kötü senaryo 1960 Darbesi ile birlikte yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalınmasıydı. Demokrat Parti ile sıkı ilişkiler içindeki Fenerbahçe’ye yönelen baskı sonuç vermedi. Kulüp bir kez daha ayakta kalmayı başardı.

Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin kitle yaratabilmesi ve güç kazanması yolundaki adımları başkanlık koltuğunu siyasetçilere açık hale getiriyordu. Milenyuma girmeden iki sene evvel stadyuma bu siyasetçilerden Fenerbahçe tarihinde en büyük yer tutanı Şükrü Saracoğlu’nun adı verildi. Zamanla başkanlık ve yönetim koltuğu iş insanları yönüne kaydı. Ali Şen ve Aziz Yıldırım ile devam eden süreç sonunda Ali Koç’a da kucak açtı. Aziz Yıldırım başkanlığının ilk yıllarında parça parça yenilenen stadyumun ismi, son yıllarında sponsorluk için satışa çıkarıldı. Ali Sami Yen’den Nef’e, İnönü’den Vodafone’a yaşanan değişim ilklerin stadında da gerçekleşti. 2015’ten itibaren Fenerbahçe’nin mabedi Ülker Stadyumu Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi olarak anılıyor.

Şükrü Saracoğlu adını alan Fenerbahçe Stadyumu hakkındaki isim tartışmaları 1998’den beri sürüyordu. Azınlıklar tarafından Varlık Vergisi uygulamasıyla ve faşistliğiyle kötü anılan Şükrü Saracoğlu’nun adının stadyumda yaşatılmasına karşı çıkılıyordu. Son olarak 1907 Fenerbahçe Derneği Atatürk ismi önerisinde bulundu. Derneğin mevcut başkanı Rıfat Perahya senelerdir Şükrü Saracoğlu’nun stadyumdan kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Toplantıda konuşan derneğin eski başkanı Ali Koç Fenerbahçe Başkanı olarak talebin sonuna kadar arkasında olduğunu söyledi ve 29 Ekim 2023’ü işaret etti.

Fenerbahçe stadından Şükrü Saracoğlu adının kaldırılması için kimsenin karşı çıkamayacağı bir isme gitmek gerekiyordu ve Atatürk öyle bir isim. Fenerbahçe’nin ne Şükrü Saracoğlu’nu ne Mustafa Kemal Atatürk’ü anması için stadyumda adının geçmesine gerek var. Hele Atatürk için 29 Ekim’i beklemesi hiç lazım değil. Tarihe bakması, tarihini yaşatması yeter. Atatürk Stadyumu olunca Saracoğlu tarihten silinecek mi? Tartışmalar sona mı erecek? Fenerbahçe, Ülker Stadyumu’nda maç yaparken Mustafa Kemal Atatürk ile bağı mı zayıflıyor? Ne yazık ki Fenerbahçe Cumhuriyeti, soru işaretli konuları koltuk altına süpürerek popülist söylemler üretmesiyle beraber tarihinden ve halkın takımı olmaktan uzaklaşıyor. “Kale”si daha iyi korunmuyor. Arada bir kendi kalesine gol atıyor. Başkanı daha sık tartışılıyor. Ne itibarı daha iyi ne de Avrupa konusunda daha kararlı, iddialı ve gayretliler. 2023 itibarıyla Fenerbahçe, Türkiye’ye çok benziyor. Karar alıcıların saha içinde karşılığını bulmayan sözleriyle, belirli günler ve haftalar şenlikleriyle Fenerbahçe Cumhuriyeti artık Türkiye Cumhuriyeti’nden ileride değil.


  • [1] Oral, M. Ali. (1954). “Türkiye Futbol Tarihi Vol 1 1890 – 1912, Vol 2 1913 – 1922”. İstanbul: Kubbealtı Fotokopi. s 61.
  • Gökaçtı, Mehmet Ali. (2008). “Bizim İçin Oyna”. İstanbul: İletişim Yayınları.
  • Yüce, Mehmet. (2020). “Esir Şehirde Spor”. İstanbul: İBB Yayınları.
  • Dündar, Can. (2008, 5 Nisan). Fenerbahçe Cumhuriyeti’nde bir gece. Milliyet. https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/can-dundar/fenerbahce-cumhuriyeti-nde-bir-gece-513352
İbrahim Güngör

İbrahim Güngör

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.