Özel Okulun Taksidini Bu Ay Yatırmazsanız Ne Olur?

Geçirmediği yaşantının kazanımlarıyla sınanan çocuklara, çocuğunu özel okula göndermekle ödevlendirilmiş orta sınıfa ve başarılarını kendinden menkul zanneden liberal dehalara; hepinize ve her birinize açık mektuptur!

Kendimi anlatmakla başlayayım. Genelde kahvemi alır ve sokağa bakarım. Baktığım sokağın bütün merdivenlerini o kadın siliyor. Elinde bir bez, yanında bir vileda, kısa boylu, saçlarını toplamış, esmer, yaz kış ıslanmamak için paçaları kısa şeyler giyiyor ve 5-6 yaşlarında bırakılacak bir yeri olmayan bir kızı var. Sokak Bomonti’de, oynayacak pek bir yer yok. Çocukların okula servisle gittiği, servisle döndüğü, koşa koşa o kadının sildiği mermerlerden yukarı çıkıp evlerine sığındığı betondan biraz da serpiştirilmiş ağaçlardan oluşmuş Legoland’e benzeyen bir sokakta merdivenlerin ışıldamasını bekliyor. Beklerken bazen viledanın sularını birazcık sıçratıp, terliklerini çıkarıp şıp şıp -aynen böyle- suyun üstünde oyunlar oynuyor o sokakta yaşayan yaşıtlarının çıplak ayakla basmasının yasak olduğu kaldırımlarda. 

Eğer devlet okuluna gelirsen çocuk, seni bekleyenlerden bahsedeyim. Öncelikle ilk dört yıl senden okuryazarlık dışında pek de bir beklentimiz yok. Yaptıklarından çok yapmaman gerekenlerle ilgiliyiz. Dört yılı geçirdikten sonra sana öğretmediğimiz ve alışkın olmadığın bir rekabete girmeni bekleyeceğiz senden. Başkalarının üstüne basmadan nefes alamayacağını öğreteceğiz. O esnada neoliberal devletin kolluk kuvvetlerini ve adliyesini meşgul etmemen için ihtiyacın olan her şeyi sana enjekte ediyormuş gibi davranacağız. Başarılı olmanı beklemeyeceğiz ama başarızlığını da kabullenecek halimiz yok. Alternatif yaşamları öğrenme diye meşgul edeceğiz seni, adına da müfredat diyeceğiz. 12 yıl boyunca her sabah “burada” diye sesini çıkarman yeter. Yeterince ağırbaşlı ve itaatkar olursan zaten seni sahip olmadıklarınla hiç suçlamayız. 

Kendimle devam edeyim. Biraz çevrem vardır, pek çoğu orta sınıf. Haftada bir gün evde İngilizce konuşulsun, çocuğun jimnastik kursunu beklerken kapıda hafta boyu gizlediği sigaraları içebilsin, doğum sonrası sendromlarını atlatmaya hiçbir fırsat bulamamışken çocuğunun yirmi yıl sonrasında edineceği çok uluslu özel sektör pozisyonlarıyla iftihar edebilsin diye hiç sorun yokmuş gibi sabah 6.30’da servise binen ebeveynler de yer edinmiştir çevremde. Yaşayamadıkları hayatlarını -farkında olmadan- çocukları da yaşayamasın diye sisteme girdi veren ebeveynlerden bahsediyorum. Onlara öğretmişler neyin geçer akçe olduğunu. Barınmayı, gıdayı ve tedaviye erişimi sağlarsan gerisi onurlu yaşam ya hani. Gençliğin verdiği birtakım coşkulu eylemler lisanslı ve CV’ye eklenebilir durumda değilse amatör eğlendirir. 

Yetmiyor ama, bir şey eksik, birkaç kuruşu daha birleştirip para vermek lazım evladın eğitimine. Devlet okulunda olmuyor, orada öğretilenler iyi değil, ya bir şey eksik ya bir şey fazla, karşılamıyor ihtiyacı. Rekabeti iyi öğretmiyorlar orada, hem hafta içi dersten sonra yok mu dövüş sanatı kursu? Dünyayı tanımak adına yapılan İtalyan gününde fast-food zincirinden gelen pizzalar yokken nasıl anlasın muasır medeniyeti bu çocuklar, yanlış mıyım? 

Tek mücadele aylık bütçeden artanları özel eğitim kurumlarına yatırmak üzerine kurulu. Eşit ve özgür eğitimi savunmaya zamanın da yok gücün de, değil mi orta sınıf? Kimse zamanın kaybedeni olmak istemiyor. Hem İngilizce öğrenir çocuk, sonradan zor oluyor. Robotik öğrenir, yazılım öğretirler orada, bilgisayar laboratuvarları var, yeterince para varsa Space X’e geziye bile giderler. Doğru partiye oy vermediysen, senin mahalledeki devlet okulu ihya olmayacak ya, serin tut vicdanını. Elinden geleni yaptın, çocuğun için, geleceği için, inanır mısın, ülke için bile! Hani sen de mahallenin bir paydaşıydın? Düşünme bunları boş ver. Taksitleri bir süredir ödüyorsun neticede, geç kaldın bunları düşünmek için. 

Çok unuttum kendimi, biraz devam edeyim. Merhaba liberal deha. Özel eğitim kurumlarını savunacaksın biliyorum. Eğitim en bilindik tanımıyla kalıcı davranış değişikliği yaratma sürecidir ve yeni davranışlar yeni uyarıcılar gerektirir. En adı bilinen reklam ajanslarıyla anlaşmalar yapıp ürettiğiniz, temel olarak mutluluk sattığınız kolej reklamlarıyla kendinize çektiğiniz velilere, çocuklarına bir davranış değişim şekli olarak eğitim değil bir mutluluk unsuru olarak haz sattığınız gerçeğiyle yüzleşmeye hazır mısınız?

Finlandiya eğitim sistemine entegre olmaya hiçbir zaman elverişli olmayacak bu topraklarda, bu sistemleri çalıp getirdiğiniz küçük gruplarla değişecek mi dünya? Vileda suyunda şıp şıp oynayan çocuğun beton üzerinde kurulmuş hayatını değiştiremedikten sonra, organik tarımla süslenmiş izole semtlerinizde yurt dışına hazırlanan çocukların haz temelli eğitim geçmişlerinden başarı biçtiğinizde kendinizde, birden idealize olacak mı eğitim eşitliği? 

Hakkaniyet temelli ölçme değerlendirmenin anlamını yitirdiği, özel okulların devlet okullarına karşı istisnasız kazandığı haksız rekabetin, ücretsiz eğitimin kazanım edinme zeminine yerleştirdiği dinamitleri, paralı okulları kapatmadan imha edebilecek durumda değiliz. Parayla sunulduğu iddia edilen her şeyin, milli eğitimle entegre bir şekilde tüm çocuklara sunulana dek “yaşamın nasıl olması gerektiğini öğretiyoruz” simülasyonlarınıza kredi vermemizi beklemeyin. Öğrettiğiniz yaşam bizim yaşamımız değil, pöti burjuva heveslerinize kaybedecek zamanımız yok. 

Ulus devlet inşası esnasında planlanmış ve uzunca bir süre tahakkümünü sürdüren batı modernizmi temelli milli eğitim çöktü, hepimiz biliyoruz. Şimdi yeni bir toplumsal yapılanmanın eşiğinde, eşitlikçi ve özgürlükçü bir milli eğitimi tasarlama şansımız var. Bunu özel okullar yapmayacak. Toplumsal mücadele şimdi başlamadı ama belki şimdi ivme kazanabilir. Burada muhalif olan tarafından verilmesi gereken karar çok açık. Yeni eğitim sistemi toplumun yarın nasıl bir sabaha uyanacağına karar verdiği noktada doğrunun peşindeki değerler etrafında mı şekillenecek, yoksa küçük bir grubun çıkarlarına hizmet etmeye mi devam edecek? 

Ufak bir ipucu vereyim. Hayatını yarışlara hazırlanmakla, kazanmakla ve kaybetmekle harcamış jenerasyonların, daha iyi bir eğitim peşinde benimseyeceği ilk ilke açıktır: Nitelikli eğitim sınıfsız sınıflarda mümkün.

Konuk Yazar: Ümit Gürkan Sayın

Konuk Yazar: Ümit Gürkan Sayın