Dedem Manchester’a taşınacağımızı ilk duyduğunda aaa demişti, eskiden Mencester kumaş alırdık, Manchester’dan geliyor bu derlerdi, hala üretiliyor mu acaba? Manchester’dan gelen pamuklu kumaşlara ilk kim Mencester kumaş demiş, bu aşırı yaratıcı isim kimden çıkmış bilmiyorum ama Manchester kelimenin tam anlamıyla o kumaşların üzerine inşa edilmiş bir şehir. 19. yüzyılda Amerika’nın köle çiftliklerinden getirilen ham pamuk, endüstri devriminin son model işleme tezgahlarıyla Manchester’ı dünyanın en büyük sanayi şehri haline getirmiş. Hatta öyle ki, şehir kendi adıyla değil, Cottonopolis diye anılmaya başlamış.
Buraya kadar okuduysanız bu yazının bir “Bizim dedelerimiz tarla sürerken Avrupalılar Endüstri Devrimi yapıyordu.” serzenişiyle devam edeceği fikrine kapılabilirsiniz. Öyle değil.
Manchester’da tekstil üretimi son hızla makinalaşıp fabrikalar birbiri ardına açılıyor, limanlar inşa edilip, ihracat rekorları kırılıyor ve kent zenginliğine zenginlik katıyorken, bu zenginlik tabi ki herkes için eşit refah anlamına gelmiyordu. Ömürlerini verdikleri zanaatın mekanik tekstil tezgahlarına emanet edilmesini içine sindiremeyen Luddistler 1811’de isyan bayrağını çekti. Adlarını bir tekstil makinesini parçalayan ilk işçi olan Emily Ludd’dan alan grup, tabiri caizse sokaklara dökülüp işlerini ve gelirlerini ellerinden alan tekstil makinelerini kırmaya başladılar. 20 yıla yayılan ve 300 Ludistin idam edilmesiyle ancak bastırılan bu makine-kırıcılık hareketi, Britanya işçi örgütlenmesinin de temellerini oluşturdu.
Görseller: Emily Ludd’un Ludist isyanları esnasında kalabalığa nasıl liderlik ettiğini tasvirleyen çizimler (1811)
Gelgelelim asıl meseleye… İtiraf ediyorum, Emily Ludd diye biri aslında yok, hiç olmadı ve Ludizm adı da oradan gelmiyor. Yalanımı desteklemesi için iliştirdiğim görselleri de yazıdan imaj üreten yapay zeka modellerinden birine ürettirdim ve aslında beni bu yalanı söylemeye iten de üretilen bu görseller oldu. Zira yapay zekadan “endüstriyel makineleri yakan bir Ludist isyanı” sahnesi tasvirlemesini istediğimde önümer bir kadını merkezine alan isyan tasvirleri düşmeye başladı birer birer. Daha önce gördüğüm Luddist isyan tasvirlerini düşününce, ilk başta biraz afalladım. Zira kadın figürlerin bu kadar ön planda olduğu pek bir örnek anımsayamıyordum. Ama bana sanki başka bir şeyi anımsatıyorlardı.
Evet, hem ana figürün postürü, hem de arkadaki kompozisyon, resmen Eugene Delacroix’nın meşhur La Liberte Guidant Le Peuple’sünden ilhamla çizilmiş gibiydi. İmajı ürettirmek için yazdığım kelimeleri kontrol ettim; Luddist, isyan, endüstri, makine, … Yapay zeka, yazdıklarımın eninde sonunda endüstri devrimiyle ilgili olduğunu anlayıp, “devrim”le ilgili görsel hafızasını; ya da teknik deyişle veri setini yoklayarak Delacroix’nın devrimin adeta evrensel sembollerinden biri haline gelen o eserini anımsamış ve ondan esinlenmiş olnası çok muhtemel, ama bu modellerin milyonlarca farklı imajla eğitildiği düşünüldüğünde aralarından seçip bir tanesini çıkarabilmesi aynı zamanda çok da imkansız.
Görsel: “La Liberte Guidant Le Peuple”
Son yıllarda dijital sanat ve illüstrasyon çevrelerinde hızla büyüyen bir rahatsızlığa sebep olan yapay zekayla görsel üretme modellerinin, özellikle son birkaç ayda temel seviyede dijital okur-yazarlığı olan hemen hemen herkesin kullanabileceği erişilebilirlikte bu denli yaygınlaşması ve hatta yapay zekayla üretilen eserlerin sanat yarışmalarında ödül almaya başlamasıyla sanatçıların rahatsızlığı da katlanarak büyüdü. Son olarak birkaç fotoğrafınızı yükleyerek kendi yüzünüzün illüstrasyonlarını/avatarını ürettirebildiğiniz Lensa App’in sosyal medyada yarattığı trend bu rahatsızlığı tabiri caizse arşa taşıdı, “No to AI Art” görselleri havalarda uçuşmaya başladı.
Görsel: Yaygın olarak kullanılan bir “No to AI-Generated Images” posteri
Sadece birkaç hafta içinde 25 milyon kişi tarafından indirilen uygulama, “Aslında bu imajları üretebilmek çok pahalıya maloluyor ama sizin için olabildiğince ucuz yapmaya çalışıyoruz.” notuyla yaklaşık 90 lira karşılığında 10-15 dakika içinde yüzünüzün 55 farklı illüstrasyonunu üretiyor. Yani bir nevi, “E buranın da elektriği suyu, datası algoritması, aktısı koktusu var, biz aç mı kalalım” diyorlar. Çok haklılar. Bir illüstratöre çizdirmeye kalksanız 90 lira karşılığında ve 15 dakika içinde belki ancak yarım portrenizi çizdirebilirsiniz. Böyle düşününce 90 lira gayet makul gelebilir ama bunu dile getirerek bir illüstratörü “E peki biz aç mı kalalım???” diye çıldırtmanız gayet olası ve onlar da çok haklılar.
Tıpkı Ludistlerin ya da diğer adıyla makine-kırıcıların da çok haklı olduğu gibi… Tekstil endüstrisinde makineleşmeye tepki olarak doğan ludizm, zamanla teknoloji karşıtlığına eş anlamlı olarak kullanılmaya başlandı. Tekstil tezgahı parçalayarak çıkılan bu yolda bugüne kadar bilgisayar da parçalandı, cep telefonu da, robot da…
Ama çokça atlanan nokta, Ludistlerin makine parçalarkan güttüğü kaygının aslında “makineler işimizi elimizden aldı, işsiz kaldık”dan öte, “üretebilme gücü makinelere sahip olabilen bir grup elitin eline geçti” olduğuydui aynı zamanda. O zamana kadar evlerde sürdürülen üretim modelleri, makinelerle baş edemiyor, seri imalatın düşük maliyeti altında eziliyor, patronlar zenginleştikçe zenginleşirken işçiler de fakirleştikçe fakirleşiyordu. Tıpkı bugün teknolojinin hala bir grup elitin elinde olması ve bizim de aynı çarpık refah kantarında oturmaya devam etmemiz gibi. İşte bu yazıya Ludistlerden bahsederek başlamamın sebebi de buydu.
Lensa App sadece Aralık ayının ilk iki haftasında 8 Milyon Dolar’ı aşkın gelir elde etti. Ve her ne kadar buranın da elektriği suyu var deseler de, veri musluğunu kaçak bağlattıkları gerçeğinin üstünü örtemediler. Lensa aslında kar amacı gütmeyen açık kaynaklı Stable Diffusion modelini, dolayısıyla da bu modelin eğitildiği LAION-5B veri setini kullanıyor. Yaklaşık 6 milyar görsel-metin eşleşmesinden oluşan veri setinin tamamı, sanatçıların ya da platformların rızası olmadan Pinterest, Flickr, DeviantArt, ArtStation gibi belki de onbinlerce siteden toplanmış görsellerden oluşuyor. Ve Stable Diffusion bu modeli kar amaçlı kullanmasa da, Stable Diffusion’ı kullanan teknoloji şirketleri bu rastgele çalınarak oluşturulmuş veri setlerinin yardımıyla milyonlar kazanıyor. O esnada tıpkı Luddistler gibi mesleğine ömrünü vermiş sanatçıların emeğinin üstüne konarakpek çoğuna göre hem hırsızlık yapıyor, hem de “işlerini ellerinden alıyor.”
Sanatçıların bu kar odaklı emek sömürüsüne karşı durmaları tabi ki destekliyorum. Ama şimdi, tam da bu noktada yapay zekaya ekmeğimizi koruma içgüdüsüyle direnç göstermeden önce sormamız gereken soru bence şu: Ludistlerin 200 yıl önce düştüğü yanılgıya düşerek öfkemizi teknolojiye yoğunlaştırıp makineleri mi kırmalıyız, yoksa kapitalizmi ortak düşman bellemeye devam edip yapay zekayı el birliğiyle teknoloji elitlerinin elinden geri mi almayız? Nefret ettiğimiz, istemediğimiz şey yapay zeka mı gerçekten? Bence değil.
Büyük Not: Bir sonraki yazımda mevzubahis imaj modelleriyle ilgili konuşmaya devam edeceğim, o vakte kadar beni özleyin anacım. (Oya Başar tonlamasıyla okuyunuz.)
Dip Köşe Not: Tekrar görüşünceye dek herhangi bir eserinizin Stable Diffusion’ı eğitmek için kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek için ziyaret ediniz: https://haveibeentrained.com.