Merhabalar sevgili okur! Uzun bir aradan sonra yine birlikteyiz. Dilerim hiçbir zaman ayrı düşmeyiz zira birinci yaşını henüz kutladığımız evimiz arete çatısı altında konuşacağımız pek çok konumuz var daha. Bu vesileyle de bana sunduğu dostluğu ve desteği için başta Tayfun Hocam olmak üzere tüm editör ve yazar ekibimize kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Çıktığımız bu yol, uzun soluklu olsun!
Şimdi gelelim asıl mevzuya. Nasıl desem, “Abi ben bu ay yazmasam olmaz mı?”, “Tayfun Hocam, aşk meşk falan yazsak? Burç murç? İnan hiç siyasi yazacak gücüm yok.” mesajları ile canım editörümü daralttığım bir süreçten sonra seçim sonucu ve sonrası hakkında size bilmediğiniz bir şey sunmayan, muhtemelen 28 Mayıs’tan beri binlerce türevini okuduğunuz, fakat benim de “aman ben de bu konuda bir şeyler söylemiş olmalıyım” diye yazıya döktüğüm kıymetli “aneliz”lerim ile karşınızdayım.
Berk Hocam’ın[1] affına sığınarak ben de Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimde başarısız olmasını iki ayrı seviyede analiz etmek gerektiğine inanıyorum. İlk olarak, iktidarın yaptıkları ve ikinci olarak, muhalefetin yapamadıkları. Seçim sürecinde iktidarın kullanmış olduğu avantajlar ve manipülasyonları göz ardı etmek mümkün değil. Yaşadığımız, adil bir seçim değildi. Bürokrasi, yargı, medya desteği ve kamu kaynaklarının iktidarın emrine amade hareket ettiği bir seçimin eşitliği ya da adilliği üzerine söylenmemişi söyleyebileceğime inancım olmadığı için bu tartışmayı sizin değerli zamanınızdan çalmamak adına es geçiyorum.
Öte yandan, zaten yanlışın karşısında olduğum için “doğru”nun yanında konumlanmaya çalışırken muhalefetin hatalarının ve yanlış adımlarını da göz ardı etmemem gerekiyor. Bana kalırsa, muhalif strateji kurulurken ortak bir aday belirleme, birleşme ve umut odaklı bir söylemle seçime katılmak doğru adımlardı. Ancak aday seçimi ve ittifak stratejisi yanlış bir şekilde uygulandı. Tabandan gelen yoğun dirence rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi -daha doğrusu adaylığının ittifaka ve seçmene dayatılması-, ve aday belirleme sürecinde seçmenin gözleri önünde İYİ Parti ile yaşanan rekabet seçmen tabanında bölünmeleri tetikledi. Belki de daha genç ve farklı bir aday seçimi, daha iyi sonuçlar getirebilirdi.
Sonuç olarak, iktidarın avantajları ve muhalefetin hataları göz önünde bulundurulduğunda, seçim sonucunun farklı olabileceği açıkça görülüyor. Adil olmayan seçim koşullarında iktidarın kaynak dağıtımı ve manipülatif söylemlerinin daha büyük bir başarı sağladığı bir gerçeklik olsa da muhalefetin iktidarın kullandığı avantajlara karşı etkin bir şekilde mücadele edemediği, sahaya inme eksikliği ve zayıf örgütlenme hatasının seçim sonuçlarını olumsuz etkilediği de gün gibi ortada. Bu sebeple %52.18 – %47.82 gibi dar bir alana sıkışmış bir siyasi sahada küçük değişikliklerin bile sonucu etkileyebileceği düşünüldüğünde önümüzdeki dönemde muhalefetin yeni bir ses ve dinamizme ihtiyaç duyduğu çok açık.
Sevgili okur, siz de biliyorsunuz; Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik başarısızlıkları, Cumhuriyet Halk Partisi liderliğinden istifa etmesini zorunlu kılmaktadır. Yanlış stratejileri ve adaylık dayatması parti başarısını olumsuz etkilemiştir. Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği altında yapılan hatalar sadece seçim sonuçlarıyla sınırlı da değil. Parti içindeki tutarsızlık ve değişim talebine karşıt otoriter yaklaşım, CHP’nin siyasi kimliğini sulandırmış ve toplumsal muhalefeti zayıflatmıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağ partilere adaylığına verilen desteğin karşılığı olarak 37 vekil koltuğu hediyesi etmesi, Zafer Partisi ile üstü çok da örtülü olmayan bir şekilde ittifak kurması gibi liderlikte tutunmak için yaptığı stratejik hamleler kendisinin “çiftçi Kemal, köylü Kemal, köylünün dostu köylünün başkanı Kemal” olmaktan ziyade koltuk sevdalısı siyasetçilerden yalnızca biri olduğunun göstergesidir.
Artık bu ülkenin başarılı bir muhalefete ihtiyacı vardır ve bu, yeni bir liderin önderliği altında gerçekleşmelidir. Muhalefetin yenilenmesi ve güçlenmesi için parti içinde bir değişiklik ve liderlik değişimi talep etmek önemlidir.
Bu sebeple buradan Kemal Bey’e sesleniyorum: Rica ediyorum, salın bizi artık Kemal Bey!
[1] https://daktilo1984.com/roportajlar/berk-esen-bu-kadar-uzun-sure-partinin-basinda-kalip-oy-arttiramiyorsaniz-gitmeniz-gerekir/