Bundan yaklaşık üç ay kadar önce sevgili arete Portal editörleri tarafından bir eve konuk edilmiştim HPV meselesini tüm arka planıyla anlatmak ve manşet arayışındaki basının aksine konunun bam tellerine basarak derinlemesine incelemek üzere. Ev dediysem, dört duvardan oluşan bir mekân gelmesin aklınıza, işte tam da burası, bu yazıyı okuduğunuz yere1.
Geçen hafta bir kez daha kazandığımız HPV davası üzerine kapılarını bir kere daha açtılar, ben de bu evin içtenliğine yaraşır biçimde birçok yönüyle özgünlükler barındırdığını düşündüğüm mücadelemizin geçtiği uğraklardan sonra şu anda nereye geldiğini anlatmaya çalışacağım.
Anadolu’nun bir küçük ilçesinde bir eczanede başlayan “HPV Aşısı Ücretsiz Olsun!” talepli “Aşı Bursu Dayanışması” hemen ertesi günden başlayarak kolektif bir mücadeleye dönüştü. O günkü ülke gündemine bakacak olursak halkı nesneleştiren videoların izletilerek toplum tepkisinin yönetildiğini, insanların bir araya gelişlerine korku iklimi yaratılarak onları uzak tutmaya çalışıldığını, sürekli insanların insanlığa olan inancını düşüren haberlerin ortalığa salındığı bir dönem olduğunu gördük. Ve “dayanışma yaşatır” diyerek dayanışmayı bir mücadele biçimi olarak tanımladık.2 Medyanın meşruluğuna göz yumamadığı ancak bunu “tek kişinin kahramanlaştırıldığı sevimli bir haber üretimi” olarak gördüğü bir durum3, örgütlendikçe anlatmak istenileni daha anlaşılır hale getirdi.
Geçtiğimiz yıl Haziran ayında ülke gündemine “bir Nazım şiiriyle başlayan askıda aşı kampanyası”4 diye düştü çiçeği burnunda mücadelemiz. Zekat kültürünün pompalandığı ülkemizde “askıda” ne olsa haber değeri taşıyor sanırım. Oysa biz böyle bir motivasyonun aksine neyi ne için istediğini bilen bir halk sağlığı mücadelesinin yollarında bilim ve aydınlanmanın ışığını yanımıza alarak yürümeye başlamıştık bile. İlk çıktığımız yayında “biz hayırsever insanlar değiliz, yurttaşlarımız kanser olmasın diye kolektif bir mücadele veriyoruz” dedik. Geriye dönüp baktığımızda o günden bugüne yurdun dört bir yanında yüzden fazla bilgilendirme ve mücadeleye davet buluşmaları gerçekleştirmişiz. Her kim nereye çağırdıysa insanlarla bir araya gelip konuyu tüm hatlarıyla ele aldığımız sunumlar yapmışız; köyde, mahallede, kampüste, işyerlerinde, meslek örgütlerinde, internet ortamında… Düşününce garip gelebilir, “16 aydır nasıl oldu da pek alışık olmadığımız bir mesele sürekli bir şekilde gündemde kalmaya devam edebildi?” diye. Emek vermeden iki illüstrasyon, bir tanıdık bağlantısıyla haber, bir AB projesiyle yarım yamalak dayanışma görüntüsü değildi bizimkisi. 16 ayın her günü emek harcandı, bilimsel akılla yönetildi, lafını çekinmeden bam tellerine basarak söyledi, binlerce kişinin kolektif emeğiyle sürekli can buldu, samimiyeti ve haklılığı tekrar tekrar yurttaşların sempatisini kazandı. Çünkü anlatılan onların hikayesiydi, talep edilen onların sağlıklı yaşama hakkıydı.
İçinde yaşadığımız düzende her şeyin olduğu gibi muhalif görünen işlerin de bir piyasası varmış, gözlemledik. Kimileri “iyi fikirmiş” diyerek ilgilendi, kendine bükmeyi denedi; kimleriyse kolektif mücadelenin parçası oldu, birlikte yürüdük başladığımızdaki akıldan savrulmadan, şımarmadan, kazanımlar elde ederek.
Milletvekilleri kanun teklifi verdi gündeme geldikçe.5
Kimi siyasi partiler seçim vaadine dönüştürdü.6
Kadın mücadele örgütleri sahiplendi mücadelelerine ortak ettiler.7
TTB, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne “HPV aşısı aşı takvimine alınsın” diye başvurdu.8
İstanbul Eczacı Odası, Sağlık Bakanı’na detaylı bir rapor hazırlayıp yolladı, birçok eczacılık fakültesinde toplantılar yapmamıza vesile oldu, üyesi eczacılarına eğitim verdi, broşür dağıttı.9
Belediyeler talebimizi bilboardlarına taşıdı.
Uluslararası medyada yer aldı “ilginç” geldiğinden ya da belki ülkemize yakıştıramadıkları için.10
Kimi kurumlar ödüllere layık gördü halk sağlığına katkısından dolayı.11
Kadın Dayanışma Komiteleri ile birlikte hazırladığımız broşür kapı kapı dolaşarak evlere girdi, onlarca buluşma gerçekleştirdik farklı yerelliklerde.7
Mücadelemizin öncülerinden, benim de parçası olmaktan onur duyduğum Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri’nin kolektif emeğiyle başta eczacı meslektaşlarımız olmak üzere birçok yurttaşımızın dayanışmasıyla 900 doz aşı yapıldı.12
Aşılananlar aşılanıp kenara çekilmedi, mücadelenin öznelerine dönüştüler.
Bunların bir kısmı için Önce Çocuklar ve Kadın Derneği’nin gönüllü avukatlarıyla SGK’na yurttaşlara paralarının geri iadesi için davalar açıldı, Mart ayında ilkini kazandık13, işte şimdi de buna bir yenisini daha ekleyerek geçtiğimiz hafta ikincisini kazandık14. Birçok yurttaş da artık kendi davalarını açar hale geldi.
Peki ne anlattık biz onca sunumda yurttaşlara, paylaşımlarımızla kamuoyuna?15
Öncelikle “sağlık hizmeti nedir?” diye sorduk, sağlık hizmetinin tedaviden ibaret olmadığını, esas önemli olanın önleyici sağlık hizmetleri olduğunu ve bunun sorumluluğunun da devlete ait olduğunu anlattık.
“Birey sadece kendine bakmadığı için mi sağlığını yitirir?” diye sorarak sağlığı etkileyen toplumsal faktörleri anlattık:
Asgari ücretle geçinen bir emekçi ya da 850 lira KYK kredisiyle geçinen bir öğrenci kaliteli beslenebilir miydi, kaliteli beslenemeyen sağlığını koruyabilir miydi?
İnsana yaraşır barınma koşullarına sahip olmayan yurttaşlar, fatura fazla gelecek diye doğalgazını açamayan yurttaş keyfinden mi hastalanırdı?
Çalışma yaşamında yasalara aykırı çalışma ortamlarına sahip olanlar, meslek hastalıklarına yakalanan, asbestli borulardan su içen yurttaşlar, Dilovası’nda yaşayanlar keyfinden mi sağlıklarını yitirirdi?
Sağlık hizmetlerine randevu bulamadığı için ulaşamayanlar, bilim yerine gericilik ve şarlatanlığın etkisine terk edilenler, yetkililerin manipülasyonlarına maruz kalanlar ne kadar sağlıklarına sahip çıkabilirdi?
Sonra “cinayet nedir?” diye sorduk. Cinayet bir insanın kafasına bir el ateş edince mi olurdu sadece, yoksa insanların yaşamlarını yitirmesine engel olacak önlemleri alması gerekenlerin görevlerini yerine getirmeyip kişinin o anda değil de yıllar sonra yaşamını yitirmelerine göz yummak da bir cinayet miydi?
Çernobil’de çay içen bakanı anlattık, dönemin gazete kupürlerinde halkın sağlığına kasteden haberler ve demeçler yayımlayan medyayı ifşa ettik, yaşamını bunlar nedeniyle kanser olarak yitirmiş birçok Karadenizli yurttaşımız gibi yitiren Kazım Koyuncu’nun ölmeden önceki mücadelelerini ve sert açıklamalarını dinlettik.16
Sonra dedik ki, “evet, HPV’de durum aynı”
HPV’yi, tiplerini, kansere nasıl neden olduğunu, aşı ve taramaların önemini, geçtiğimiz yıllarda bürokratların bu aşı hakkına karşı aldıkları gerici tutumları, çok eşlilik üzerinden insanların nasıl baskı altına alınarak konunun konuşturulduğunu, oysa bir kadının ilk cinsel deneyiminde enfeksiyon geçirmesinin kümülatif riskinin %46 olduğunu, bu aşının 100’ün üzerinde ülkede aşı takviminde olduğunu, bakanlığın 4 yıl önce düzenlediği aşı çalıştayında bizim dediklerimizi doğrulayan raporları olmasına rağmen neden hala aşı takvimine alınmadığını, ama 10 yıl önce aşılamaya başlayan ülkelerin kanser ve öncülü rahatsızlıkları toplumdan sildiğini, farkındalığın önemli olduğunu ama farkında olmanın yetmeyip emekçilerin 3bin lira ayırıp farkında olsa dahi aşıya ulaşamadığını, aşısız toplumlarda halkın %80’inin hayatında en az bir kere bu enfeksiyonu geçirse de HPV pozitif bireylerin damgalanarak kendine karşı saygı kaybı başta olmak üzere birçok ruh sağlığı problemi yaşadığını ve bu öfkenin kendilerine, partnerlerine ya da cinsel deneyimlerine değil de bu aşı hakkını sunmayanlara yöneltilmesi gerektiğini, mücadelemizi ve dayanışmanın gücünü ve haklılığımızda neden ısrar etmek gerektiğini anlattık. Ve şunu söyledik bir önceki yazımızın başlığında olduğu gibi: Katil aşk değil bizi dokuz yaşında aşılamayanlar!
Şimdi, geçtiğimiz hafta Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin gönüllü avukatları aracılığıyla kazandığımız ikinci dava sonrası şunu soruyor herkes bize: “Ne bekliyorsunuz mücadelenizin geldiği bu noktada? HPV aşısı ücretsiz olacak mı?”
Evet!
Biz bu işe başladığımız günün ertesinde toplumsal bir mesele olarak ele alıp bir halk hareketine çevirdiğimizden beri biliyorduk uzun soluklu olacağını mücadelemizin.
Bir insanın soluğu çabuk kesilebilir ama bir halk hareketine dönüşmüş mücadelelerin enerjisi yeniden harlanır haklılığı kazanımlar elde ettikçe.
Bugün gelinen noktada artık karar alıcılarla baş başayız tüm gerçeklikle beraber.
Onlara şunu söylüyoruz: daha fazla direnmeyin bilime, halk sağlığına, meşruiyetimize.
Biz gücümüzü bu süreçte yaftalandığı ya da yaftalayacağını düşündüğü için ağlayarak bize ulaşan binlerce HPV pozitif yurttaşın, bu aşıya ulaşamadığı ve ailesiyle paylaşamadığı için merdiven altı önerilerle asit dökerek genital bölgesinde kalıcı yaralar olan genç kadınların, sunumlarımıza katılıp göz yaşlarıyla 28 yaşında kızlarının yaşamını nasıl yitirdiğini dinleyen annelerin17, bu mücadele vesilesiyle bilinçlendikten sonra gittikleri muayene sonrası operasyon geçirenlerin öfkesinden alıyoruz.
Çorak bir tarlaya ekin eker gibi çalışırken milyonlarca yurttaşımız için, yarattığımız dayanışmanın nelere vesile olduğunun da farkındayız.
Yazının bu son kısmında insanların yaşamlarına dokunmanın neden bu kadar kıymetli olduğunu anlatmak için geçenlerde karşılaştığım bir habere değineceğim…
Efsane İngiliz rock grubu Queen grubundan Freddie Mercury’nin sesinden bir şarkı ilk defa birkaç gün önce yayınlandı. Bunu bildiren haberde18 şöyle bir ifade de geçiyordu: “Face It Alone, albümün Londra ve İsviçre’deki hazırlıkları sırasında, Mercury’nin HIV olduğunu öğrendiği ancak basına duyurmadığı bir dönemde kaydedildi. Şarkıda19 “tek başına yüzleşmelisin” diyor.
İnsanlar bazen damgalanıp sorunlarıyla yalnız bırakılır bu düzende maalesef.
Şarkıyı dinlerken “iyi ki” dedim, “bu dayanışmayı başlattık, birer parçası olduk.”
Tahminimizin çok ötesinde sayılarda insanlara başka bir söz söyledik, “hayır yalnız değilsin, ve illa bir yüzleşme olacaksa, sorumlularını yüzleştireceğiz.”
En hassas bam tellerine basarak bugünlere geldik hep beraber…
Ne güzel ettik, dayanışma yaşatır…
- https://www.areteportal.com/hpv-katil-asik-degil-bizi-9-yasinda-asilamayanlar/
- https://twitter.com/kcemeren/status/1400843943785467913?s=61&t=SSsGXuDp6zgRdx3xHh5QRg
- https://www.youtube.com/watch?v=EwrBxgfzZwU
- https://www.dha.com.tr/gundem/nazim-hikmetten-etkilenen-eczaci-hpv-asisini-ucretsiz-yapiyor-1836439
- https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/258710-hdp-den-hpv-asisinin-ucretsiz-olmasi-icin-kanun-teklifi
- https://chp.org.tr/haberler/rahim-agzi-kanserini-onleyen-hpv-asisi-ucretsiz-olacak
- https://www.tkp.org.tr/haberler/hpv-asisi-ucretsiz-olsun/
- https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=d44ec376-30ac-11ec-a1a7-c5959a4589e2
- https://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/?page=icerikler&id=13562
- https://www.reuters.com/article/turkey-women-health-idUKL5N2VR4X0
- https://www.istabip.org.tr/7094-dr-nusret-fisek-halk-sagligi-hizmet-tesvik-odulu-sonuclari-belli-oldu.html#!
- https://twitter.com/eczaemekcileri/status/1580945948347289600?s=61&t=SSsGXuDp6zgRdx3xHh5QRg
- https://www.once.org.tr/wp-content/uploads/2022/04/2022.04.08-ONCE-Dernek-HPV-DAVASI-GEREKCELI-KARAR.pdf
- https://artigercek.com/kadin/kadinlar-hpv-asisinin-ucretsiz-olmasini-istiyor-218288h
- https://antalyakorfez.com/haber/48664-gokbuk-koy-evinde-cocuklar-ve-kadinlara-hpv-asisi-yapildi
- https://www.odatv4.com/guncel/ben-kendi-zekam-ve-felsefemle-olumu-hayati-uzatabilirim-kisaltabilirim-25061954-163702
- https://www.ilksesgazetesi.com/guncel/kizini-kaybeden-anneden-ucretsiz-hpv-asisi-cagrisi-h129593.html
- https://www.birgun.net/haber/freddie-mercury-nin-sesinden-yeni-bir-queen-sarkisi-ilk-kez-yayinlandi-406156
- https://www.youtube.com/watch?v=ijj_hheGEi0