HPV Aşısı Ücretsiz Olsun Mücadelesi: Zafer mi, “Zafer” mi?

Canlı kanlı bir halk sağlığı mücadelesinin içinden geçerken yazdığım 3. yazıyla karşınızdayız bugün arete’de. İlkinde konuyu tarihsel arka planı ile birlikte ele alırken sorunun kaynağını, çözümün metodunu yazmıştık. Geçtiğimiz günlerde kazandığımız bir dava sonucu bir soluk alıp nereden nereye geldiğimizi, nereye ulaşmaya çalıştığımızı değerlendirmiştik.

Şimdiyse, Sağlık Bakanı’nın HPV aşısını uygulamaya başlayacaklarını söylediği, yani “Pes!” dediği yerde bir “zafer” ile karşınızdayız. Şimdi gelin bu “zafer”, tırnak içinde mi olmalı yoksa dışına mı çıkarmalıyız, nasıl çıkarmalıyız onu konuşalım.

24 Kasım’da TBMM’deki Sağlık Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri sırasında Fahrettin Koca şu sözleri sarf etti: “HPV aşısının uygulanması konusunda bir çekincemiz asla yok. Ancak ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok. Yaptığımız planlamaya göre, yaş gruplarını ve medeni hal durumlarını dikkate alan bir plan hazırlığındayız.” (Açıklamaya buradan ulaşabilirsiniz.)

Bakanın açıklamasının duyulmasından sonra bir yanda bir zafer mutluluğu yaşanırken, bir yanda da ifadelerinin içinde geçen “medeni hal” gibi bazı sorunlu kısımlar nedeniyle büyük tepkiye neden oldu. Şimdi bu açıklamayı ne yapmalı? Bugün bu açıklama bize ne diyor, hangi görevleri üzerimize yüklüyor?

İnsanlık tarihindeki en ufak çaplısından toplumunda en büyük değişimler yaratanına kadar kazanımlar mücadeleler sonucunda alınmıştır. Sınıflı toplumlarda ezen sınıf, hiçbir zaman kazanımlarını yurttaşlara altın tepside kendiliğinden, durduk yere sunmamıştır. 8 saatlik çalışma hakkından seçme seçilme hakkına, örgütlenme hakkından “sosyal devlet” uygulamalarına…

Bir mücadele sonucu edinilen hak, bazen nitelikseldir bazen de nicelikteki bir değişimle tarif edilir. Örneğin asgari ücretin varlığının kabulü de bir kazanımken, asgari ücretin tutarının belirlenmesinde anlamlı bir mücadele ortaya koymadığınız sürece burjuva iktidarlar kendiliğinden yüksek asgari ücret rakamları ilan etmeyecektir.

Bakanın açıklaması da 18 aydır verilen örgütlü mücadelenin sonucudur. Yapmak durumunda kalmıştır. Ve “Pes! Tamam siz haklısınız, bu aşılar hayati öneme haiz ve karşılamak da bizim yükümlülüğümüz” demiştir. “Siz haklısınız, kanserin koruyucu aşısı var ve size parayla satılmasına uyandınız, bizi yakaladınız, sizin dediğiniz olacak” demiştir bu ifadeleriyle. Bakanlık tüm bunları zaten önceden biliyordu!

Ama şimdi bunu uygulamak zorunda kalacak…

Bu bir zaferdir evet.

Bakanın açıklaması sonrası mücadelemizi takip eden birisi şöyle demişti: “kazanmayı unuttuğumuz için nasıl sevineceğimi bilemedim bir an.”

Gelelim herkesin merak ettiği, tepki gösterdiği yanına.

“Yaş gruplarını dikkate almak” kısmı ile ilgili şunu söyleyebilirim: Bu aşı, ulusal aşı takviminde aşılama yapan tüm ülkelerde zaten 9-14 yaş aralığında yapılmakta. Bizde de öncelikle bu yaş grubu aşılanacaktır. Daha önce bu yaşlardayken aşılanamamış kişiler de belli bir plan dahilinde kademe kademe aşılamaya dahil edilecektir. “Yaş gruplarını dikkate almak” ifadesi bu anlamda kullanılmıştır.

Esas tepki çeken kısım olan “medeni hal” meselesinde ise gerçekten bakanın neyi kastettiğini anlamak pek mümkün değil. Böyle bir tanımlama üzerinden hareket edilirse yine kişilerin yaşamları üzerine yorumlar içerecek sonuçlar ortaya çıkacaktır ki, bu bakanı da zor duruma düşürebilir. Eğer “medeni hal” bir kıstas olacaksa ve yine kabul edilemez olan “sosyal gerçeklik” vurgusuyla düşünülecekse, bakanın bir tercih yapması gerektiğinde evlileri değil bekarları aşılaması gerekecektir. Eğer bakan “evlilik şartı arayacağız, oraya öncelik vereceğiz” gibi bir anlamda kullanırsa burayı, eskiden kendilerinin yaptığı gibi bireyin özel yaşamı üzerinden tartıştırılsa, şunu der pozisyona da düşebilir: “Cinsel yolla bulaşabilen bir virüsün tedavi edici olmayan, koruyuculuk özelliğine sahip aşısının yapılmasında potansiyel risk evlilik içinde daha yüksek olduğu için evlilere öncelik vermeliyiz.” 

Açıkçası bakanın bunu der hale düşmek isteyeceğini sanmıyorum. Bu sebeple buradan geri adım atacaklarını düşünüyorum. Dediğim gibi zaten öncelikle çocuklar aşılanacaktır. Çocukluklarında aşılanamamış bireyler ise yakalama dozu ile koruma kapsamına alınabilir. “Medeni hal” meselesi de çocukluklarında aşılanamamışların aşılaması söz konusu olacağı zaman alacakları tavra istinaden söylenmiştir. Her ne amaçla söylenirse söylensin bilimsel açıdan anlam ifade etmeyen bir kategoridir medeni hal. Söz konusu olan bireyin sağlık hakkıdır. 9 yaşını geçmiş çocuklardan başlamak üzere bilimsel açıdan aşının yapılmasının gerekli olduğu tüm yurttaşlar başka bir kıstasa tabi olmadan bu hakkından yararlanmalıdır.

Ayrıca, bakan açıklamasında “sosyal gerçekliklerden kopuk kararlar almanın kimseye faydası yok” diyor. Kesinlikle haklı! Biz sosyal gerçeklik olarak aşısız toplumlarda kadınların %80’inin bu enfeksiyonu geçirdiğini görüyoruz, insanların damgalandığını görüyoruz, sunumlarımıza gelip 28 yaşında kızını rahim ağzı kanserinden nasıl yitirdiğini anlatan anneleri görüyoruz. Biz sosyal gerçeklik olarak onların gerici tutumlarını değil halkın sağlık hakkını görüyoruz. O nedenle Sağlık Bakanı da düştüğü şerhten geri adım atmalıdır.

Bu zaferin gerçek yaşamda uygulanır hale geldiği ana, son kişi aşılanana, aşılamaların ulusal aşı takvimi kapsamında sürdürülmesinin garanti altına alınacağı ana kadar da mücadele edilmesi, sürece dair gelişmelere karşı tetikte olunması gerekiyor.

Şimdi sorular şunlar: Bu uygulamaya ne zaman geçilecek? Ulusal aşı takvimine alınması nasıl gerçekleşecek? Yukarıda bahsettiğimiz meselelerde doğru tavır sergilenecek mi? 4 valanlı aşı mı uygulanacak yoksa daha gelişkin olan 9 valanlı aşı mı? Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kız ve erkek çocuklarına aşıyı ayırt etmeksizin uygulayacaklar mı? İşte bu sorular doğru cevapları bulana kadar biz mücadelemize devam edeceğiz.

Cem Kılınç

Cem Kılınç

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.