Geçmiş, Felaketler ve Edebi Temsil

“Bedenler yaşlansa bile, insanlığın hırstan ve hasetten uzak bir düzende yaşama umudu hep taze kalacak…”[1]

Berlin’de geçirdiğim bir yılda beni en çok şaşırtan şeylerden biri şehirdeki parkların fazlalığı ve güzelliği olmuştu. Beklediğimden çok daha yeşil olan şehirde özellikle pandemi zamanında bu parklar ben ve arkadaşlarım için mükemmel birer kaçış noktası olmuşlardı. Berlin’i kısa sürede benimsememi sağlayan ise şehrin tarihi oldu. Her ne kadar geçmiş pek çok acıyı ve felaketi barındırsa da şehrin sahip olduğu yaşanmışlık Berlin ile bağ kurmamı sağlamıştı. Üniversitemin şehrin merkezinde olması ve Berlin üzerine aldığım dersler de bu bağı pekiştirdi.

Beklenmedik yerlerde görebileceğiniz Berlin Duvarı kalıntıları, Doğu ve Batı Berlin arasındaki hâlâ belirgin olan trafik ışıkları, mimari gibi farklılıklar ya da Nazilerin kitapları yakmalarını anmak için yapılan Bebelplatz Meydanı’ndaki Micha Ullman’ın Boş Kütüphane eseri örneklerden birkaçı. Alman yazar Jenny Erpenbeck’le ilk bu zamanlar, çağdaş Alman edebiyatında kimleri okusam diye araştırırken karşılaşmıştım. Erpenbeck’in Gölün Sırrı (2008) isimli ilk romanını okurken Berlin, tarih, toplumsal travma ve bunların edebi temsilleri üstüne çokça düşündüm, böylelikle ilk yazımın konusunu da bulmuş oldum.

1967’de Doğu Berlin’de doğan Jenny Erpenbeck Gölün Sırrı’nda mekân olarak göl kıyısındaki bir ev üzerinden 20. yüzyıl Almanya ve Avrupa tarihi temsili sunuyor. Kitabın orijinal ismi Heimsuchung. Bir konuşmasında Ayfer Tunç direkt Türkçe çevirisi olmayan bu kelimeyi “memlekete uğrayan felaket” olarak yorumluyor.[2] Roman evlerini ucuza satıp ülkeden kaçan Yahudi kumaş fabrikatörü ve ailesi, Nazilerden odasında tek başına saklanmak zorunda kalan küçük bir Yahudi kız, Batı Berlin’den kaçak olarak satın aldığı vidalar yüzünden en önemli eserini ve yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan Doğu Berlinli bir mimar, göl kenarındaki evleri işgal eden Kızıl Ordu askerleri gibi aynı ve farklı felaketleri deneyimleyen karakterlere yer veriyor. Romanı diğer 20. yüzyıl anlatılarından farklı kılan ise deneysel üslubu. Tarihi olayları sırayla takip etmeyen romanda yazar, okuyucudan parçaları birleştirmesini ve satır aralarına bıraktığı ipuçlarını bulmasını bekliyor.

Ben de tam olarak bu anlaşılması daha zor, dağınık, parçalı üslup ile travmatik ve yıkıcı olayların edebi temsili arasındaki ilişki üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Edebi travma teorisinin kurulmasında ve gelişmesinde çok önemli katkıları olan Cathy Caruth, Unclaimed Experience 1996)[3] isimli kitabında savaş, katliam, şiddet gibi travmatik olayların insan hafızası, dili ve yaşamı üstünde bıraktığı hasarlardan bahseder. Bu hasarlar olay anında hemen kavranamaz ve ilerleyen zamanlarda ortaya çıkar. Bu yüzden travma bir mental bozukluktan çok daha fazlası, normal yollarla ulaşılamayan bir gerçekliğin insan zihni üstündeki yansımasıdır. Edebiyat da tam olarak burada devreye gider. Kurgu aslında bu yüzden geçmişin tutarlı bir anlatımından ziyade yeniden icadıdır. Dolayısıyla, alışılagelmiş yollar travmatik olayları anlatmakta sınırlı kaldığında, yazarlar edebi metinler ve dil aracılığıyla alternatif bir temsil imkânı yaratır. Bu yüzden de yazarlar metinlerinde sadece bir yenilik getirmek için değil felaketleri, travmatik olayları ve tarihi temsil edebilmek için deneysel üsluba başvurur.

Jenny Erpenbeck’in kısa romanı Gölün Sırrı daha pek çok farklı açıdan incelenebilir.  Ben bu yazımda 20. yüzyıl tarihini 150 küsür sayfaya sığdırmasına olanak veren romanın üslubuna ve tarihin edebi temsil meselesine odaklandım. Yazarın diğer eserlerindeki geçmiş, tarihle hesaplaşma, hatırlama, kolektif hafıza gibi konuları nasıl işlediğini de merakla okuyacağıma eminim. Son olarak romanın çevirmeni Dilek Zaptçıoğlu’na da güzel çevirisi ve emeği için çok teşekkür ederim.


[1] Jenny Erpenbeck, Gölün Sırrı, çev. Dilek Zaptçıoğlu (İstanbul: Can Yayınları, 2022), 107).

[2] Konuşmanın tamamı için. Diyaloglar: https://www.youtube.com/watch?v=FsiSMZ2s4eA

[3]Cathy Caruth, Unclaimed Experience: Trauma, Narrative and History (Baltimore: John Hopkins University Press, 1996).

Ahsen Nur Balkan

Ahsen Nur Balkan

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.