Eleştirel Kültür (Türkiye’de Uzun Bir Süredir) 101

Amacım geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne Twitter gündemimize dahil olan tweet ve beraberindeki tartışmaları temcit pilavı misali ısıtıp ısıtıp önümüze tekrar sermek değilse de, tweetin Türkiye’de eleştirel kültürün algı ve uygulamasına yönelik bir turnusol kağıdı işlevi görebileceğini düşünüyorum. Arete’deki üçüncü yazımda İstanbul ölçeğinden çıkıp daha düşünsel bir düzleme geçiş yaparak, Refik Anadol tweetim[1] ve yankıları üzerinden Türkiye’de eleştirel kültürün hal-i pür melâline kısa bir bakış atacağım.

Çağdaş sanatın eser-sanatçı mecburi birlikteliğini kırması, pozitif ve sosyal bilimlere dair araştırmaları ve teknik uygulamaları kapsayarak eserin kapsamını işe genişletmesi, keskin görünen sanatçı olgusunu flulaştırmasıyla alakalı herhangi bir önyargım yok, hatta takip ettiğim sanat işleri çoğunlukla bu doğrultunun ürünü. Ancak çağdaş sanat işlerini deneyimlerken maddelerini kendi oluşturduğum bir filtre uyguluyorum. Birincisi, sanat işinin metninde vaat edilenlerle alımlayıcı olarak deneyimlediğimiz işin güçlü bir tutarlılığa sahip olmasını arzu ediyorum. İkincisi, kurumlar/markalarla talep-işbirliği döngüsüne giren sanatçıların, belirli araştırma ve teknik uygulamaları sıklıkla tekrarladığı izlenimini yine alımlayıcı olarak bizlerde uyandırmasını istemiyorum. Üçüncüsü ise, başka bir araştırmayı adeta hazır altlık olarak kullanan sanatçının ilgili araştırmacıyı sürece dahil etmeden kendi yorumuyla iş üretmesini oldukça kısa yolcu ve fırsatçı buluyorum. Öğrenciliğimden beri işlerine aşina olduğum Anadol’u üçüncü maddeyle ilişkilendirmem olanaksız; yapay-makine öğrenmeleri, veri heykeli özelinde kullandığı araç ve tekniklere hakimiyetini sorgulayacak değilim. Ancak birinci ve ikinci maddelerin etkisiyle, uzun bir süredir Refik Anadol’un işleri filtremden geçemiyor, işlerine karşı heyecansız ve mesafeliyim.

Söz konusu tweetim, Refik Anadol’un Fazıl Say bestesi “Hayat Ağacı” süitinden[2] yola çıkarak ürettiği ve konser sırasında izleyicilere (ben de oradaydım) sunduğu veri heykeliyle alakalıydı. Anadol’un açıklaması ve işin metni, yapay zekanın öğrendiği ve dinamik piksellere dönüştürdüğü 60 milyon bitki görseli üzerinden besteye göre şekillenecek bir veri heykeline işaret ediyordu. Alımlayıcı olarak beklentim, toplanan ve işlenen işitsel-görsel verilerin katmanlı, derinlikli, soyut ve yeni bir anlatıya dönüşmesiydi. İşe dikkatlice baktığımızda peyzaj tasvirleri, bitki görselleri, deniz panoramaları gibi kompozisyonların arka planda izlerini görebiliyorduk. Bu temsili doğa kompozisyonlarından oluşan bir slayt gösterisinden ayıran şey ise, kompozisyonların Anadol’un artık kendisiyle özdeşleşen dinamik ve akışkan pikselleriyle meydana gelmesiydi. Ayrıca deneyimlediğim eser, işin görsel albenisine rağmen bestenin iniş çıkışlarına göre de biçimlenmiyordu. Katmanlı bir işe işaret eden ve iddialı bir metne kıyasla tatmin olmadığım, “Bu iş de Refik Anadol’un başka bir kurum/marka iş birliği”nden ötesine ikna etmeyen bir performansla karşılaştım. Ayrıca “bestenin temsili sırasında heykelin bir kereliğine ve eser icra edilirken oluşacağı”[3] gibi deneyimleyenleri kendi tanıklıklarının biricikliğine, eşi benzeri olmayacak bir performans izlediklerine inandıracak cümlelerle işin adeta pazarlanması da beni oldukça rahatsız etmişti. Tüm bunlar, bir alımlayıcı olarak benim sanat deneyimi bağlamında dolandırılmış hissetmeme karşılık geliyordu. Uzun zamandır bu hissi en yoğun olarak Anadol’un işinde hissettiğim için bahsettiğim tweetleri attım.

Kitleleri peşinden sürüklemeyen, kendi halinde bir hesap olarak yaptığım en fazla keskin tabirli denilebilecek bu eleştiri, beklemediğim biçimde yayıldı. Bir Twitter klasiği ve tartışmacı nitelikteki bir tweetin arzu edeceği bir durum olarak fazlaca karşıt düşünce ve argümanın da yolunu açtı. Türkiye’nin eleştirel kültürle imtihanına dair bir simülasyondaymışım gibi hissettiren şey ise, karşıt argümanların çoğunlukla eleştirinin içeriği yerine mümkünatına yönelik olarak üretilmesiydi. Karşıt argümanlar “daha iyisini yapamadığım müddetçe iş üzerine konuşamayacağımı emreden” azılı eleştiri sökümcüler ile “bienalden ömür boyu başarı ödülü alan, teknoloji firmalarının birlikte çalışmak için kapısında yattığı, ders veren, kitleleri peşinden koşturan birine laf atmaya utanmıyor musun?” noktasındaki liyakat takıntılıları aralığına sıkışıp kaldı. Dallanıp budaklanabilecek bu tartışma da taraf-bertaraf ikiliğinin hakim olduğu bir kısır döngüye dönüştü.

Tabii tweet Refik Anadol’un da önüne geldi. Anadol ise, bir sanat deneyimi olarak ve ikincil anlamda kullandığım dolandırıcılık kelimesini yapay zekaya, işinin teknik ayrıntılarına yönelttiğimi düşünerek işin mutfağını açıklayan bir tweet dizisi paylaştı. Teknolojik araçlara, işin altyapısına çok fazla odaklandığı için eleştirinin sanat işinin, deneyimin katmanlılığı ve özgünlüğüne gelebileceğini yadsıdığını düşünmekle birlikte, işin detaylı aktarımına vesile olan bu yanıtı tartışmanın derinliği açısından kıymetli bulmuştum. Ta ki bu diziden birkaç saat sonra, tweetime gelen yanıtları nefret kusmak, benim tweetimi ise kendini itibarsızlaştırmaya, kamuyu manipüle etmeye çalışmakla itham edip tweetimin hukuktaki karşılığını arayan yeni bir tweeti Demokles’in Kılıcı gibi sallandırana kadar. Bu noktadan sonra Anadol ile de tartışmayı ilerletebilme ihtimalimiz kalmadı.

Çok uzun zamandır yarı-otokrat bir yönetime maruz kaldığımız ve çatlaklardan sızan itidalli eleştirilerin bile potansiyel tehdit olarak algılandığından mıdır bilinmez, varoluşsal olarak eleştiriye ve eleştirel kültürün ilerlemeyi tetikleyici niteliğine kulağımızı tıkamış haldeyiz. Tehdit gibi algıladığımız eleştiri olgusunun aslında üretken, geliştirici bir potansiyel barındırdığını algılayabileceğimiz günlerin yakın olması dileğiyle.


[1] İlgili tweet: https://twitter.com/erenalpbyktpc/status/1572302081259892736?s=21&t=2GU_kRYo0clb2Xqc4SeugA

[2] Süiti Zorlu PSM 10. Yılına özel olarak ‘sipariş veriyor’. Bestenin sipariş üzerine üretildiğinin bizzat sanatçı tarafından dile getirilmesini de filtremdeki ikinci maddeyle, ‘işbirliğinin’ kuşatıcılığıyla direkt olarak eşleştiriyorum. Kaynak: https://twitter.com/fazilsaymusic/status/1560145690629705729?s=21&t=EQsrdCiFPY3vmZh2sKn3Bw

[3] Hem Refik Anadol hem de Zorlu PSM veri heykelinin provasından 30 saniyelik kesiti içeren bir paylaşım yapmışlar. Kaynak: https://twitter.com/refikanadol/status/1570781970581557249?s=21&t=EQsrdCiFPY3vmZh2sKn3Bw

Erenalp Büyüktopcu

Erenalp Büyüktopcu

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.