Son yıllarda derinden hissettiğimiz , belki de gerçek büyüklüğünü tahmin bile edemediğimiz bir ekonomik krizin içerisindeyiz. Bu kriz sırasında öğrenci olarak hayatta kalmak gerçekten sınırları zorlayan bir durum.
Ekonomik krizin öğrencilerin hayatları üzerine konuşmak üzere yazarken hiç şüphesiz bugünkü durumu 10 yıl önce öğrenci olmuş kişilerle karşılaştırma ihtiyacı duyuyorum. Bu bağlamda, özellikle öğrencilere verilen burslar noktasında değinmemiz gereken birçok nokta var. Devletin verdiği KYK bursları ve kredileri paranın bu kadar hızlı değersizleştiği bir durumda adeta çula döndü. Hükümetin bursları ve kredileri bu noktada arttırmaması ayrı bir konuyken KYK kredilerinde ana paranın ödeneceği aylar öncesinde iddia edilmişken hala güncel tabloda durum halen belirsiz. KYK burs ve kredileri dışında TÜBİTAK’ın verdiği temel bilim bursları ve devlete ait çeşitli başarı burslarının neredeyse hiçbiri enflasyona denk bir şekilde zam almıyor . 2018 yılında burslarla ve kredilerle geçinen neredeyse her öğrencinin artık sadece burs ve kredilerle geçinmesi artık bir hayal. Öğrencilerin ailesinden gelebilecek maddi yardımların da ne ölçüde yeterli olabileceği ayrı bir tartışma. Özel şirketlerin ve vakıfların verdiği burslar konusunda da durum benzer. Burslara yapılan zamlar enflasyonun yanında bir hiç iken, aynı zamanda bursların verildiği öğrenci sayısında da günden güne gözle görülür bir düşüş var. Durum böyleyken üniversite sınavı sonucu çok yüksek olmayan öğrenciler haricinde sadece burslar ve kredilerle geçinmek bir hayal gibi duruyor. Burada bahsettiğimiz yüksek dereceli öğrencilerin de burs veya kredi ile geçinmesi için tamamen barınma ve yemek ihtiyaçlarını piyasa altında tutması gerekiyor. Bu noktada öğrencilerin çok büyük bir kısmı geçmişe göre ailesine daha bağımlı hale gelirken ailelerin de bu noktada ekonomik krizde yaşadığı durum da ortadayken, okurken çalışmak artık hiç olmadığı kadar yaygın bir durumda.
Ekonomik krizde öğrencilerin gelir durumu bu haldeyken gider tablosu ise çok daha kötü durumda. Öğrencilerin büyük bir kısmı temel ihtiyaçların ötesinde harcama yapmakta çok zorlanıyor. Çoğu ihtiyaç artık büyük bir lüks haline gelmiş durumda. Teknolojik alet alabilmenin ötesinde bir konser bileti almak ya da tiyatroya gitmek dışarda AVM’de yemek yemek bile bir lüks ögesi olmuş vaziyette. Bunların da ötesinde barınmak belki de en büyük problem. Geçtiğimiz günlerde hem Boğaziçi Üniversitesi’nde hem de Koç Üniversitesi’nde sayısı toplamda binleri geçen yurt mağduru olduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin her yerindeki öğrencilerin hayatlarında plansızlık ve ekonomik krizin öğrencilerin eve çıkmasını engellemesinden mütevellit büyük bir barınma krizi var. Bu denli büyük olduğundan az konuşulan krizin sonuçları üzerine konuşmak gerekiyor. Bu barınma krizi günün sonunda çeşitli öğrencilerin üniversite okumaktan vazgeçmesine sebep olurken bir grup öğrencinin de isteyerek kalmadığı, kalırken çeşitli şeylere zorlandığı tarikat yurtlarına gitmesiyle sonuçlanıyor. Şunu da belirtmek gerekir ki bu tarz krizlerden Türkiye’de en çok kadınlar etkileniyor. Örneğin, pandemi döneminde online eğitimde okulu en çok bırakan demografik grup kadınlar ve kız çocuklarıydı. Bu durumda şunu da belirtmek zor olmaz ki bu kadar zor şartlarda okumaktan ilk el çektirilecek grup yine kadınlar olacaktır.
İşin barınma krizinin yanında ortada herkesi etkileyen bir gıda krizi de var. Burada şunu belirtmek gerekir ki vakıf üniversiteleri ve devlet üniversiteleri arasında çok büyük bir ayrım var. Devlet üniversitelerinin ucuza yemek imkanları var ancak bunlar da piyasanın altında olmasına rağmen o kadar da uygun değil öğrenciler için. Üstelik devlet üniversitelerinde çıkan yemeklerin neredeyse tamamının porsiyonları çok küçük, doyurucu olmaktan uzak ve ne kadar sağlıklı olduğu tartışmalı. Bu noktada öğrenciler tekrardan dışarıda yemek ihtiyacını gidermek zorunda kalıyor. Burada bu krizin daha da derinden etkilediği bir grupsa özel üniversiteler. Fiyat farkının bu denli net bir şekilde hissedildiği ve bazılarının “Zaten özel üniversite para veriyorsunuz.” diyerek geçiştirdiği bu noktada aslında şunu belirtmek gerekir ki maddi durumu yeterli olmayan birçok öğrenci bulunuyor bu okullarda, bazıları burslu bazıları burssuz. İşin barınma kısmı gibi gıda kısmı da öğrencilerin üzerinde büyük bir yük.
Sonuç olarak ekonomik krizden en çok etkilenen gruplardan biri üniversiteliler, ceplerine giren paradan barınma ve gıdaya kadar her anlamda zor durumdalar. Öğrencilerin beraber eve çıkması bu denli zorken yurt kapasitelerinin azlığı, düzgün belenmenin pahalılığı karşısında ezilirken herhangi bir sosyal aktivite tam anlamıyla lüks gibi. Öğrenci olarak yaşamak çok zor. Gidişatın iyiye yöneleceğine dair pek de umut yok.