Dev Bir Lojistik Ağı Olarak Formula 1

Arete ekibiyle Formula 1 ve yeşil aklamaya (greenwashing) dair bir yazı üzerine konuştuğumuzda bunu nasıl yazabileceğimi uzun bir süre düşündüm. Bu yazıya dair detayları (daha ileride) okuyacağınıza emin olabilirsiniz. Bu sefer ise Formula 1’in insanlığın sınırlarını zorlayan lojistiğini ve bu lojistiğin çarklarının nasıl işlediğini anlatarak karşı karşıya olduğumuz büyük endüstriyi anlatmak istedim. 

Binlerce insanı bir alanda bir araya getirmek ve onları o alanda tutabilmek büyük organizasyonların işleridir. Futbol maçları, konserler, mitingler bu organizasyonların arasında yer alırken Formula 1 her sezon, haftalarca dünyanın başka bir şehrine gitmektedir. Dünyanın en büyük organizasyonları içerisinde yer alan en yoğun lojistik ağı motor sporları ve Formula 1 ise motor sporlarının en popüleri.

Bu lojistiği sadece araçlar, yedek parçalar ve Formula 1 takımları olarak düşünebilirsiniz ancak bu sadece buz dağının görünen yüzü. Prefabrik yapılar, catering hizmetleri hatta takımların kahve makineleri dahil hepsinin tırlara doldurularak uçakla veyahut kara yoluyla transfer edildiğini hesaba katmak gerekiyor. Bu lojistik probleminin birbirine yakın bölgelerdeki yarışları takvimde yan yana koyarak ilerlenerek bir nebze çözülebileceğini düşünebilirsiniz. Ancak, durum pek de öyle değil. Bu durum biraz olsa da coğrafi olarak yarış yapılan yerlerde kara yolu ile ulaşımın mümkün ve en kolay olduğu Avrupa ülkelerinde geçerlidir. Örneğin 2023 yarış yılı takviminde  İtalya Imola’dan İspanya Barcelona yarışına arada Monaco Grand Prix’si ile birlikte üç Avrupa yarışı art arda gelmektedir.

F1’in bu kadar Avrupa yarışını art arda koymasının sebebi aslında uçak seferlerinin daha sık olması veyahut daha az karbon ayak izi ortaya çıkarmaktan ziyade, hava yoluna kıyasla çok daha ucuz bir alternatif olan kara yolu ile takımların lojistiğinin sağlanabilmesi. Örneğin yukarıda bahsetmiş olduğum İtalya, İspanya ve Monaco üçlü yarış takviminden yalnızca birkaç yarış sonra Avusturya yarışı ile başlayan arada İngiltere, Macaristan, Belçika, Hollanda, İtalya ile devam eden 6 yarışlık bir Avrupa turnesi daha var.

Bu kadar çok eşyanın önce monte sonra demonte edilip sürekli dünyanın başka bir ucuna götürüldüğü bir organizasyonun lojistiği hiç şüphesiz devasa bir efor ve zamana karşı bir yarışı da beraberinde getiriyor. Eğer yarışlar arasında bir hafta varsa takım çalışanların önce prefabrikleri ve tüm eşyaları demonte edip paketleyip göndermesi ardından diğer yarış yerinde tekrardan monte etmesi için bazen yalnızca üç günleri oluyor. Bu lojistiği sağlarken özellikle kara yolu kullanılacaksa (daha çok Avrupa yarışlarında) bir TIR’ın içerisinde üç şoföre sahip oldukları oluyor. Bunun nedeni eğer tek bir şoför veyahut iki şoföre sahip olurlarsa TIR’ların durması durumunda yarışa tüm eşyaların yeterince hızlı bir şekilde monte edilemeyecek olması.

Kara yolu ile bir hafta aralıklı yarışların zamana karşı bir yarış olsa da belki de bu lojistiğin en zor olduğu yerler yarışlar arasında bir hafta olan ve uçuş gereken haftalar. Örneğin bu sezon Bakü Grand Prix’sinden 5 gün sonra Miami Grand Prix’si var. Aralarında 11 bin kilometre yani yaklaşık 6.800 mil bulunan bu iki  lokasyonda ulaşım ve bu işleri gerçekleştirmek oldukça zor. Üstelik Bakü Miami’den 8 saat ileride ki bu da aslında kısıtlı zamanı daha da fazla etkiliyor.

Takımların buna dair çözümü ise oldukça farklı. Takımların bu lojistik ile mücadeleleri neredeyse tüm takım başka bir ülkede yarıştayken kullanılan malzemelerin büyük bir bölümünün benzeri takımların genel merkezlerinden diğer yarış bölgesine gönderilerek çözülüyor. Bu çözümü bazı takımlar daha sık kullanırken bazı takımlar bütçelerine göre daha az kullanmak durumunda kalıyor. Aslında geçtiğimiz yıllarda gelen harcama tavanı (cost cap) belli bir ölçüde takımları bu konuda da birbirine denk duruma getirdi. Önceden takımlar istediği harcamayı yapmakta serbest olduğu için Red Bull, Ferrari ve Mercedes gibi büyük takımlar çok daha fazla alternatif  sunuyor olsa bile yeni düzenleme ile beraber çoğu takım benzerdir.

Takımların her birinin tüm bu lojistiği tek başına yaptığını hayal etmek biraz saçma olur. Formula 1 yönetimi takımlar adına DHL ile anlaşıp lojistiği sağlasa da takımların birlikte bunu gerçekleştirmesi onlar adına büyük bir başarı. Bunun yanında takımların tüm bu lojistiği sağlarken harcadıkları masraf Formula 1 sporunu daha da pahalı bir spor haline getiriyor.

Tüm bu yazı boyunca lojistiğin ne kadar zor olduğunu sıklıkla örneklerle belirtirken aslında bu sporun “hızlı arabalar yapıp yarışıyorlar”dan öte birçok açıdan ne kadar büyük bir lojistik ağ ile yapılabildiğini göstermek istedim. Bir entertainment ürününün seyyar fabrikalar gibi iki haftada bir dünyanın farklı bir yerine geçmesi aslında bunun bir spor olmaktan öte büyük ve kompleks bir endüstri olduğunu gözler önüne seriyor. Takımların uçak yerine karayolu kullanmasının sebebi bile lojistik masraflarıyken, bu endüstrinin içine daha çok girdikçe daha da anlayacağımız bir şey var; çevre, insan hakları, demokrasi bu endüstride kağıt usulünde var.

Kayra Kocagil

Kayra Kocagil

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.