Neden Grevdeyiz?
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil; bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Bu tanım eksiğiyle, fazlasıyla makul bir tanım olup toplumun tüm bireylerini kapsadığı gibi doktorları da kapsamaktadır. Dolayısıyla doktorların hastalarıyla ilgilenirken “bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” güvencesini hissetmesi bir insanı gerekliliktir. Ancak siyasi zeminde “giderlerse gitsinler” gözüyle bakılan doktorlar ne yazık ki mesleklerini icra edemez duruma gelmişlerdir.
6 Temmuz günü meslektaşımız Dr. Ekrem Karakaya’yı kaybettik. Doktor Ekrem mesleğini yaparken canice katledilen ilk doktor olmadığı gibi bir şeyler değişmediği sürece ne yazık ki son da olmayacaktır. 2022 yılında yapılan doktor grevlerinden bir başkasında bana neden grev yaptığımız sorulsaydı insanca yaşayabilmek için derdim; bugün bu soruya cevabım: Sadece yaşayabilmek için.
Ölüm yaşamın bir parçası, ne yazık ki bize başvuran her hastamızı, elimizden gelen her şeyi doğru olarak yapsak dahi, kurtaramayız. Ancak işimizi iyi yapabilmek için, işimize severek gidebilmemiz için gün sonunda öldürülmeyeceğimizi, hastamızda gerçekleşen bir komplikasyonun “bedelini” canımızla ödeyeceğimizi, sadece işimizi yaptığımız için yaşama hakkımızın elimizden alınmayacağını bilmemiz gerekir öyle değil mi? Grev işte bu meramımızı anlatabilmemiz için pasif bir direniş olarak tanımlanabilir.
Grev Ne Değildir?
Grev hastaları ölüme terk etmek ya da 9 günlük bayram tatiline daha erkenden çıkmak için üretilmiş bir bahane değildir. Yaptığımız grev sırasında mesai saatlerimizde iş yerimizde bulunmaktayız ve acil hastalara, riskli gebelere, diyaliz hastalarına, kanser hastalarına ve hastanede halihazırda yatan hastalara bakmaktayız. Ancak grev anayasal bir haktır ve geri kalan sağlık faaliyetlerini durdurduk.
Sağlık Çalışanı Cinayetleri Neden Arttı?
Koronavirüs pandemisi mevcut sağlık politikalarının toplum sağlığını korumak, eşitsizlikleri en aza indirmek, çevre sorunlarını çözmek gibi dertleri olmadığını; özel sağlık işletmeleri ve sermaye sahiplerini korumaya odaklandığını ortaya çıkardı. Özellikle sağlıkta performans sistemi sonrasında (her hekimin “baktığı hasta sayısı ve uyguladığı tedavi sayısı”) sağlık metalaştırılmış olup hastayı müşteri olarak gören bir bakış açısı benimsenmiştir. Neokapitalist sağlık “reformu” sonrasında sistemin müşterileri metalaştırılan sağlıklarına yabancılaşarak ve “Hekimlerin eli hastaların cebinde”, “Doktor efendi dönemi bitti” sözleriyle kışkırtılarak hastanelerdeki şiddeti kendilerine hak görmektedirler. Yanlış uygulanan bu sağlık politikaları sonucunda tüm sağlık kuruluşları birer şiddet mekanına dönüşmüştür. Oysa ne hastalarımız birer müşteri ne de biz sağlığı satan satıcılarız.
Bu sorunları gidermek iktidarın sorumluluğundadır. Ancak sağlıkta şiddetin azalmasını sağlamak yerine; şiddet sarmalını besleyecek, büyütecek bir tutumda ısrarcı olunmuştur. Bu tutum sonucunda şiddet yayılmış, meşrulaşmıştır. Sağlıkta şiddet, artık sorun çözme aracı olarak başvurulan doğal bir davranış ve düşünce biçimine dönüşmüştür. Hekime ve tüm sağlık çalışanlarına hakaret, küfür, tehdit, aşağılama, darp ve hatta cinayet; sorunlar karşısında başvurulan genelgeçer bir yöntem halini almıştır.
Bu Durum Neden Tehlikeli?
Sistem pandemi sonrasında oluşan ağır iş yükünü kaldıramadıkça bu yük tüm sağlık çalışanlarının sırtına bindirilmiştir. MHRS sisteminde 5 dakikada bir verilen randevular da bunun somut bir ispatıdır. 5 dakika içinde iki insanın selamlaşması bile güçken sistem bizden bu kısa süre içinde hastalarımızı muayene edip tanısını koyup tedavisini vermemizi beklemektedir. Bu çürük sistemin çok da şaşırtıcı olmayan bir sonucu olarak hastalarımızın şifa bulması kadar biz doktorların mesleklerini icra etmesi de imkansız hale gelmektedir. Dahası, gözden çıkarılan doktorlar başka ülkelere yerleşmek üzere ülkeyi terk ettikçe hastaların kendileriyle ilgilenecek doktor bulamayacak duruma gelmesi yakın geleceğe dair ürkütücü ancak yüksek bir olasılıktır.
Yazar: Sadık Atlı (Asistan Doktor)
Not: Görsel Türk Tabipleri Birliği Twitter hesabından alınmıştır.