Bir Topun Peşinde Koşan 22 Kadın

Henüz başlıktan yazının konusunu yansıtmak pek tarzım olmasa da mesele kadın futbolu olunca tüm futbolcu kız kardeşlerim adına direk ve net cümleler kurulması gerektiğine inanıyorum. Endüstrisi, kuralları, taraftarı, sosyolojisi ve hedefi tamamen maskülen elementlerden oluşan futbolun sanki bir cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirmişçesine yeni sanılan feminen tarafını inceleyeceğiz bugün.

Bu yazıyı yazmak için bilgisayarımın karşısına oturup yazıp çizmeye başladığımda fark ettim her seferinde “kadın futbolu” yazmanın hem benim için yorucu hem de yazı için devamlılığı etkileyen negatif bir faktör olduğunu. Bu nedenle bu yazıda elimden geldiğince “kadın futbolu”nu, “futbol” olarak adlandıracağım. Hemen de futbolun kapsayıcılığı açısından kişisel bir manifesto yazmış olacağım.

Bundan 26 yıl önce ilk kez “kadın futbolu” olimpiyatlar kapsamında olimpik bir spor dalı olarak anıldığında dünya genelinde de, ülkemizde de olimpik sporların gelişmesi adına “türetilmiş” bir branş olarak ele alındı. Özellikle ülkemizde bugün dahi ilgili sporun maskülen kabuğuna gelecek zararı azaltmak adına “kadın futbolu diye bir şey mi var?” diyen spor yorumcuları varken, dünya genelinde o dönemde altyapı kulüplerinin, kadın liglerinin olduğunu belirtelim. Ancak nedense tüm bu kulüplerin, liglerin yaklaşık olarak 2010’ların başına kadar sıradan birer atletizm kulübü, 22 kadının bir topun peşinde koştuğu yarışma ya da futbol topuna ayak dışı ile vururken çığlık atan bir grup kadının altın günü olarak görüldüğünü biliyoruz.

Peki ne değişti de bugün kulüp kaptanlarının açıklamalarını spor haberlerinde dinleyebiliyor, transfer piyasalarını, maaşlarını konuşuyor; futbol yeteneklerini eleştiren programlar izliyoruz? Sanırım buna yıllar sonra spor tarihçilerinin de vereceği cevap benimle aynı olacaktır. 2019 Dünya Kadınlar Dünya Kupası bu branşı artık bir endüstriye çevirecek tüm elementlere sahipti. Futbolun ana vatanı kıta Avrupa’sının ev sahipliği, yaz aylarında gerçekleşen bir turnuva olması (ki bu yaşamak için oksijen ve su dışında futbola ihtiyaç duyan dimağlar için olmazsa olmaz bir unsurdur), uluslararası yayın ağı, Amerika Birleşik Devletleri takımının sanki Hogwarts Ortak Salonu’nu yarıp geçen Beauxbatons Sihir Akademisi kızları gibi Paris’in orta yerine inmesi, Z kuşağının desteğiyle nicel olarak büyüyen kadın hareketi, futbolun hedeflediği taraftar kitlesine sunduğu 22 kadın ve terli formaları, FIFA’nın branşa yatırım açıklamaları ve tam 2019 Haziran’ında yıldızların dizilişi ortaya bir “spor branşı” çıkardı. İlk kez “futbol”un bir alt branşı değil de, bir “spor branşı” olarak dillendirilmeye başladı.

Yarı finalde karşılaşan ABD ve İngiltere maçı özellikle İngilizler için barlara yığılma ve eğlenme fırsatı tanıdı. Rapinoe’nin başından sonuna kadar etkisi altına aldığı turnuvadan yalnızca birkaç ay önce ABD Futbol Federasyonu’na dava açtığı ortaya çıktı. Bu davada Rapinoe ve Alex Morgan gibi star oyuncular erkek milli takım oyuncularından çok daha düşük ücret almaları sebebiyle federasyona tazminat talebinde bulunmuşlardı. Bu davanın yayılmasının ardından ABD’nin turnuvada oynadığı her maçta taraftarların “eşit ücret” tezahüratı yapması ne tesadüf ne de tribünlerin hınca hınç kadınlarla dolu olmasından. Üstelik hedef kitlenin ilgisi de cinsel yönelimlerle magazinel bir yöne çekilmiş, sahada koşturan kadınlar dışında hiç kimsenin şikayet etmediği bir endüstri oluşuvermişti.

FIFA’nın ve futbol kulüplerini satın alırken “kadın” branşının da sahibi oluveren sahiplerin ağızlarını sulandıran bu endüstri o kadar karlıydı ki erkek meslektaşlarının onda biri maaşlarla çalışıp, turnuva ödüllerinde on beşte bir ödül kazanıyorlar ve buna rağmen otuz binlere varan taraftarı stadyuma toplayabiliyorlardı. 2019’daki bu rüzgarın nasıl yönlendirilebileceği adına örgütlü bir mücadele yürütülmemiş olmasına rağmen 2022 yılına geldiğimizde kadın mücadelesinde bir nişan olarak taşınabilecek birçok kazanım görebiliyoruz. Örneğin 2022 yılı Mart ayında ABD Futbol Federasyonu Rapinoe ve Morgan gibi isimlerin başlattığı tazminat mücadelesine boyun eğdi ve bundan sonra milli takımlar düzeyince mücadele edecek kadın ve erkek sporcular arasında maaş farkı bulunmayacağını, eşit ödeme yapılacağını açıkladı. Geçmişe yönelik de aksiyon alan federasyon, 22 milyon dolarlık tazminatı oyunculara ödemeyi kabul etti. Megan Rapione kararın ardından, “Bizim için bu, yalnızca geçmişin yanlışlarını düzeltmekle kalmayıp, gelecek nesli sadece hayal ettiğimiz bir şey için hazırlamamızı sağlamada büyük bir kazanç. Kadın sporunda gerçekten inanılmaz bir dönüm noktasının ortasındayız. “ demişti. Bence bu bireysel bir tazminat davasından çok, davanın geçmiş ve gelecek kadın mücadelesine katkısını vurgulayan bir açıklama.

Benim için en etkileyici etki ise, FIFA’nın yatırım açıklamalarından bağımsız olarak kariyerist amaçlar gütmeyerek mantar gibi büyüyen kadınlar için kurulan futbol dernekleri oldu. Bu dernekler genç kızların sporla arasındaki bağı güçlendirmek, gelişmemiş bölgelerdeki kız çocuklarının eğitimine destek olmak, çocuk yaşta evliliklerin önüne geçmek ve yetenekli kız çocuklarının spor bursuyla istekleri doğrultusunda ülke değiştirme fırsatını edinmelerini amaçlıyor. Örneğin Delhi’de kurulan Mahila Jan Adhikar Samiti gibi. Delhi’ye yaklaşık 300 kilometre uzaklıktaki 4 köyle yola çıkan oluşum, bu köylerdeki kız çocuklarının sporla tanışmasını sağlamış. Ancak yetkililerinin de açıkladığı üzere bu antrenmanlar arasında yer alan ders saatleri sayesinde kız çocuklarına hakları, cinsellikleri ve toplumdaki önemleri anlatılmış. Daha önceleri evleneceğini söyleyerek antrenmanlara son vermek isteyen kız çocuklarının artık ailelerinden gelen taleplere “hayır” dediklerini ve yetkililere bildirmek konusunda gönüllü oldukları, yetkililerin aileler ile görüşmeler yapması için açıkça talepte bulunabildikleri bildiriliyor. Üstelik bu programla futbol eğitimi alan 4 kız, FIFA tarafından düzenlenen 2020 17 Yaş Altı Dünya Kupası’na davet edildi. Yalnızca kendi cinsiyet temelli eğitimlerini gerçekleştirmek değil, aynı zamanda bulundukları köyleri, yaşıtları olan erkek çocuklarını ve hatta yerel futbol federasyonlarını eğitmek gibi bir misyon edindiklerini söylüyorlar.

Şimdi baktığımda endüstriyel açıdan ne kadın ne de erkek futbolunda bir ayrım göremiyorum. PSG satın alındığında yanında bedava gelen kadın futbol takımının, şu anda bir dünya markasına dönüşmesini futbola uzanan petrol elinden ayrı tutmuyorum. Sadece kapsayıcı görünmek adına yetkinliklerinden bağımsız kadın hakemlerin maçların üzerine serpiştirilmesini doğru bulmuyorum.

Ancak var olan gücün kullanımı konusunda erkek ve kadın futbolu önderlerinin taşıdıkları motivasyonları bir tutmak mümkün olmayabilir. Bir spor branşının en yıldız isminin “tüm hemcinsleri” adına hareket etmesiyle, en yüksek kontrata imza atma yarışını değil aynı spor kapsamında, insanlık kapsamında bile birlikte göremiyorum. Tek bir kadının kazandığı fırsatı, tüm kadınlara yaymak istediğini umarsızca her yerde söylemesiyle, ondan onlarca kat daha fazla ekranda görünen yıldızların sessiz kalmasını birlikte göremiyorum.

Kadınların bir futbolu olduğu, bunun bir endüstri olduğu doğru. Ancak bu futbolun yüzyıllardır bize izletilenden farklı olduğu çok açık.

Dünyanın herhangi bir yerinde, futbol topu sayesinde kendine ya da bir başka kız kardeşine faydası dokunan tüm kadınlara saygıyla.

Görsel: https://www.aljazeera.com/features/2020/10/2/rajasthan-football-story

Dilşah Deniz

Dilşah Deniz

arete E-Bülten Aboneliği

Haftalık E-Bültenimize abone olun, her pazar günü bir önceki haftanın içeriklerinden derlediğimiz mail e-posta kutunuzda olsun.